"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman siyaseti terk ettikten sonra

Akif ARSLAN
23 Temmuz 2016, Cumartesi
Bediüzzaman Hazretleri siyaseti terk ettikten sonra siyaseti dine alet yapmayı da bırakmış mıdır? Akla ilk gelen cevap:

“Siyaseti, siyaseti dine alet yapmak için yapmışsa, siyaseti bıraktığında siyaseti dine alet yapmayı da bırakmıştır” gibi gelse de Bediüzzaman Hazretleri “vazifemiz siyaseti dine âlet ve dost yapmaktır” diyerek siyaseti dine alet yapmayı bırakmadığı gibi, bunu umumî bir vazife addetmiş ve bu vazifeyi, “siyaseti dine alet ve dost ve tâbi yapmak” tabirleri ile biraz daha kapsamlı hale getirmiştir.

Said Nursî’nin, Bağdat’ta çıkan ed-Difa gazetesinin muharriri İsa Abdülkadir’in Arabî makalesinin tercümesinin E-mirdağ Lâhikası’na aldığı kısmı da bu hususta gerçekten enteresan ifadeler ihtiva ediyor:

“Nur Talebeleri siyasetle iştigal etmez, siyasetten kaçıyorlar. Eğer siyasete mecbur olsalar, siyaseti dine âlet yapıyorlar, tâ ki siyaseti dinsizliğe âlet edenlere karşı dinin kudsiyetini göstersinler. Siyasî bir cemiyetleri asla mevcut değil.” 

İfade de geçen “siyasete mecbur olsalar, siyaseti dine âlet yapıyorlar... Siyasî bir cemiyetleri asla mevcut değil” kısmı dikkat çekiyor. Nur Talebelerinin siyasî bir cemiyetleri yok, ancak siyaseti dine alet yapıyorlar. Burada bir gereklilik durumu eklenmiş: “Siyasete mecbur olsalar”. Evet, bu ifadeler yazıldığında Üstad Hazretleri hâlâ hayatta idi. Demek Üstad Hazretleri’nin hayatta olduğu dönemlerde Nur Talebelerinin siyasete mecbur oldukları zamanlar olmuş. Zaten bu mecburiyet durumunu Üstad Hazretleri “vatan ve milletin dehşetli zararına siyaseti mutaassıbâne dinsizliğe âlet edenlere karşı” diyerek izah etmiştir. Yani Nur Talebeleri devlet yönetimine tâlip olma ve devleti yönetme mânâsında siyâsetle ilgilenmezler. Siyâsete de hizmet-i îmâniye ciheti ile bakarlar. Yani, herhangi bir siyasî partiye tarafgirlik yapmak maksadı ile bakmazlar. Nur Talebeleri, konuşanın yalnız ve yalnız hakikat olması gerektiğini düşünür. Hakkın hatırı için kim olduğuna bakmaksızın hatırları feda edebilir.

Hal bu minval üzerine iken “Nur Talebeleri hiçbir zaman siyasete bakmaz, Nurcuların siyasetle işi olmaz, Nurcu demek siyasetten kaçan demektir. v.b.” cümlelerin çoğunun çok eksik, hatta yanlış ifadeler olduğu sarîhan anlaşılıyor. Nur Talebeleri iman hizmetini siyaset meydanları ve cereyanları vasıtasıyla yapmaya çalışmaz. Ama bir hükümet, siyaset vasıtası ile Risale-i Nurlara hizmet edebilir. Adnan Menderes’in Risale-i Nurlara tam serbestiyet verdirerek hizmet etmesi gibi... 

Peki, ama Nur Talebelerinin siyasî bir cemiyeti yoksa siyaseti dine âlet ve dost ve tâbi nasıl yapıyorlar? Hem siyasetten kaçıp, hem siyasetçi olmayıp hem siyasî bir cemiyete sahip olmayıp siyaset dine nasıl alet ve tâbi olur? Kısacası siyaseti dine alet yapmak demek ne demektir? Bu sorunun cevabını bulabilmek sanırım “Dini Siyasete Alet Etmek” kavramını iyi anlamaktan geçiyor.

Okunma Sayısı: 1623
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı