Ramazan-ı Şerifte sevab-ı a'mâl, bire bindir.
Kur'ân-ı Hakîmin, nass-ı hadisle, herbir harfinin on sevabı var; on hasene sayılır, on meyve-i Cennet getirir. Ramazan-ı Şerifte herbir harfin on değil, bin; ve Âyetü'l-Kürsî gibi âyetlerin herbir harfi binler; ve Ramazan-ı Şerifin Cumalarında daha ziyadedir. Ve Leyle-i Kadirde otuz bin hasene sayılır.”
İşte böylesine kârlı bir uhrevî ticaret pazarı olan Ramazanda, kâr yerine zarar etmek akıl kârı mıdır? Dünyada dahi bol kazanç getirecek bazı özel günlerde esnaf, o gün, daha çok kazanabilmek için gün içinde yemeye içmeye fırsat bulamaz. Hatta oturup dinlenecek küçük bir vakit dahi ayırmak istemez, ta ki bu kârlı ve bol kazançlı günden daha çok istifade etsin. Nasıl olsa bu kârlı gün bitecek ve o zaman dinlenmek ve yemek içmek için bolca vakit bulacak. İşte Ramazan ayı da böylesine kârlı bir ticaret yeri gibidir. Onun için insan bu kârlı günlerde yemeyi içmeyi terk edip ibadete, Kur'ân'a yönelmeli ve hasbî bir halet ile yaradanına yakarmalı af dilemelidir. Bir amel ile bin ameli, amel defterine yazdırmalı, yeme-içme ile vakit kaybetmemelidir. Hem yemek-içmek gibi nefsin arzularına bir mühlet ara vererek nefsini de diğer zamanlara göre bire bin terbiye edebilir. Hem nefis suskun iken rahat kalp ile ibadet edip binler hasenatı kemal-i huzur ile defterine yazdırır.