"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dünya ahiret bekamız için dine sarılmalı

Ali ATAÇ
29 Ocak 2019, Salı
Geçtiğimiz günlerde, 2. Avrupa Müslüman Buluşmaları için Almanya’ nın Köln şehrinde Diyanet İşleri Türk İslâm Birliği (DİTİB)camiinde cemaati ile buluşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali ERBAŞ;

‘’Müslüman olarak bizler Kur’ân’ı Kerim’i ve Peygamberimiz Muhammed Mustafa’nın (asm) sünnetini hayatımıza tatbik etmeliyiz. Bir taraftan çağı doğru okumalı, çağın gerekleri yerine getirmeli, diğer taraftan sahih bilgilerle kendimizi donatmalıyız. Barış ve huzuru, merhamet ve şefkati, adalet ve fazileti hayatımızın her alanına aktarmalıyız’’ diye konuştu. Her şey, hepsi güzeldir. Hiç şüphesiz Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed’in (asm) sünnet-i seniyyesini hayatımıza tatbik etmek, dinimizin sahih bilgileriyle kendimizi donatmak çok güzelidir. Şüphesiz bunları anlıyoruz da, Fakat şu ‘’Bir taraftan çağı doğru okumalı, çağın gereklerini yerine getirmeli’’ sözlerinden ne anlamak gerekir ve nasıl anlaşılması gerekmektedir? Bununla ne kastedilmektedir? Sonra, niçin ve neden şimdiye kadar bir türlü doğru okunamamış ve gereği yerine getirilmemiştir? 

Bu sözler, 2. dünya savaşında dünya kadar güce ve servete sahip bir devlet yerle bir olmuş ve şimdi ise; dünyanın süper gücü devletleriyle boy ölçüşen, dürüstlüğü ve çalışkanlığıyla ‘işleri dinimiz gibi, işlerimiz ise dinleri gibi’ bildiğimiz ve imrendiğimiz ve Bediüzzaman Said Nursî’nin de Risale-i Nur Külliyatı’nda ‘’bahtiyar Alman milleti’’ senasına mazhar ve muhatap olan Almanların Köln şehrinde söylenmektedir.

Yine Bediüzzaman Said Nursî’ Divan-ı Harbi Örfî veya İki Mekteb-i Müsibetin Şehadetnamesi olarak anılan eserinde ‘’Kesbi medeniyette Japonlara iktida bize lazımdır ki, onlar Avrupa’dan mehasin-i medeniyeti almakla beraber, her kavmin maye-i bekası olan âdât-ı milyelerini muhafaza ettiler. Bizim âdât-i milyemiz İslâmiyette neşv ü nema bulduğu için, iki cihetle sarılmak zarurîdir’’1 diyor. 

Demek asıl beka; ‘’her kavmin âdât-ı milyeyi muhafaza’’etme meselesidir. Çünkü bu iki devlet, İkinci dünya savaşından çok ağır kayıp ve mağlubiyetle savaştan çıkmış olmalarına karşın, bu ağır mağlubiyetleri sonrası, her iki devletin de yeniden toparlanıp dünya sahnesinde bugünkü yerlerini yeniden almaları ve dünyanın diğer süper güce sahip devletlerle boy ölçüşmeleri bu devletlerin bekalarına çok açık ve güzel birer örnek olduğunu göstermektedir. Peki iyi de bize n’oldu ki ve biz hangi savaştan yenilgiyle çıktık ki, bir türlü toparlanıp iki yakamız bir araya gelmemektedir. Üstelik bizim dinimiz ‘’Bizim âdât-ı milyemiz İslâmiyette neşv-ü nema bulduğu için, iki cihetle sarılmak zarurîdir’’ hükmünü de dinimiz tasdik etmektedir. O zaman ya biz çağı doğru okumuyoruz veya okuyamıyoruz. Çünkü eğer dünya ve ahretimiz bekası için dinimize sarılıp ve gereğini de yerine getirmiş olsaydık, belki bizim de bugünkü uygarlık seviyemiz en az bir Japonya ve bir Almanya ve emsali devletin bugünkü seviyesinde olabilirdi. Demek ki asıl sıkıntısı buradadır.

Dipnot:

1-Divan-ı Harbi Örfî, sayfa 177

Okunma Sayısı: 1283
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı