"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur, bilincin bilgisidir (2)

Ali ATAÇ
22 Nisan 2018, Pazar
Risale-i Nur Külliyatı’ndan Mektubat’taki ’’Cehennem nerededir?’’ sualinin cevabı; Birinci Mektup’taki. Cehennem’in yeri ve varlığı ile ilgili dünyada Risale-i Nur’dan başka hangi eser ve tefsirde bulunur ve bulunabilir ve böyle bir eser var mıdır?

Hangi uzman bunu biliyor ve bilebilir? Halbuki eğer cevabı bilinse ve öğrenilse; belki de insanın dünya ve ahiret hayatının akışını değiştirir ve değiştirebilir. Kim bilir belki imanını kurtarır, dünya ve ahiret saadetini kazandırır.‘’Çünkü Risale-i Nur; (bu zamanda) iman kurtarıyor.’’Konuyla ilgili iki sayfalık bölümün yalnız birinci paragrafını alıyoruz.

‘’Cehennmenin yeri, bâzı rivâyatla ‘Taht-el-Arz’ denilmiştir. Başka yerlerde beyan ettiğimiz gibi; Küre-i Arz, hareket-i seneviyesiyle ilerde mecma-ı haşir olacak bir meydanın etrafında bir daire çiziyor. Cehennem ise, Arzın medar-ı senevîsi altında demektir. Görünmemeleri ve hissedilmemeleri, perdeli ve nursuz ateş olduğu içindir Küre-i Arzın seyahat ettiği mesafe-i azîmede pek çok mahlûkat var ki, nursuz oldukları için görünmezler. Kamer, nuru çekildikçe vücudunu kaybettiği gibi, nursuz çok küreler, mahlûklar gözümüzün önünde olup göremiyoruz.’’1 Türkiye’de ve dünya da Risale-i Nur’u okuyanların dışında ‘’Arz’ın hareket-i seneviyesiyle ilerde mecma-ı haşir olacak bir meydan etrafında bir daire’’ çizdiğini bilen var mı? Ya da ‘’Cehennem’’in, Arzın medar-ı senevisi altında ’’olduğunu ‘’Bir sene bu Risaleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan bu zamanın hakikatli bir âlimi olabilir’’den 2  başka; Türkiye’de ve dünyada ki bütün üniversiteler ve bilim akademileri, bilim araştırma merkezleri (Malezya hariç) Türkiye Bilimsel Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Amerikan Havacılık ve Uzay Ajansı (NASA) da dahil olmak üzere dünyadaki bütün araştırma merkezleri, ajanslar, araştırmacı ve gökbilimci bunları bilir ve biliyor veya bilebilir? Risale-i Nur’dan başka hangi eserde bu bilgi ve bilinç olur veya olabilir? Hatta hava durum raporunu bildiren meteoroloji uzmanı ve yerküre ile ilgili olan bütün jeolog ve maden uzmanları da dahil olmak üzere böyle bir bilim gerçeğini kim bilir ve bilebilir?

Halbuki, Bediüzzaman Muhâkemat’ta Birinci Makale Beşinci Mes’ele’de diyor ki ‘’Meşhurdur: ‘Cehennem’ yer altıdadır. Fakat biz ehl-i sünnet ve cemaat kat’an ve yakînen yerini tayin edemeyiz. Lâkin zâhir olan tahtiyettir. Ve yer altına olmasıdır. Buna binaen derim: Şecere-i tûbâ gibi olan hilkat-ı âlemin, sair nücumları gibi bizim küremiz dahi bir semeresidir. Semerenin altı o ağacın umum ağsanı altına şamil olur. Buna binaen Cehennem yer altında o dallar içindedir. Nerede olsa yeri vardır.

Tahtiyetin mesafesi uzun ve ittisali iktiza etmez. Hikmet-i cedidenin nokta-ı nazarında ateş ekser kâinata müstevlidir. Bu hal arka tarafında gösterir ki: Bu ateşin asıl ve esası ve nev’-i beşer ile beraber ebede giden ve yolda refakat eden Cehennem, bir gün perdeyi yırtacak, hazır olun diyecek, meydana çıkacaktır. Bu noktada dikkat isterim.

Saniyen: Kürenin tahtı ve altı merkezi ve dahilîsidir. Bu noktaya binaen küre-i arz şecere-i zakkumu Cehennem’in çekirdeği ile hamiledir. Günün birinde doğacaktır. Belki fezada tayeran eden arz öyle bir şeyi yumurtlayacaktır ki,o yumurtada Cehennem tamamıyla olunmaz ise..başı veya diğer bir âzası matvî olarak tazammun etmiş ki: Yevm-i kıyamette derekât ve âza-yı sairesi ile birleşecek, dev-i âcib-i Cehennem, ehl-i isyana hücum edecektir. Yahu!.. Kendin Cehenneme gitmezsen hesap ve hendese seni oraya kadar götürebilir. Her otuz üç metrede takriben bir derece-i hararet tezayüd eylediğinden merkeze kadar iki yüzbin dereceye yakın hararet mevcut oluyor. Bu nar-ı merkeziyenin bizim galiben bin dereceye baliğ olan ateşimizle nisbeti iki yüz defa olduğu meşhur hadisteki: ‘Cehennem ateşi ateşimizden iki yüz defa daha şedittir.’ olan nisbetin aynını isbat eder. Hem de Cehennemin bir kısmı zemherirdir. Zemherir ise; burudetiyle yandırır. Hikmet-i tabiyede sabittir ki: Ateş bir dereceye gelir ki; suyu buz eder. Harareti def’aten bel’ ettiği için burudetiyle ihrak eder. Demek umum meratibi ihtiva eden ateşin bir kısmı da zemherirdir.’’3

Sözler’de; bugünlerde idrak ettiğimiz ‘’Otuz Birinci Sözdeki ‘’Mi’rac-ı Nebeviye dairdir de (asm) Otuz üç sayfalık bilgi ve bilinç; ‘’İkinci Esas’’taki: Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa’nın (asm) ‘’Hakikat-i Mi’rac nedir? bölümündeki‘’ Birkaç dakikada binler sene mesafeyi kat etmek, akla muhaldir? sorusuna ait dokuz sayfalık cevaptan, yalnız bir sayfaya yakın kısmını okuyan bilgin ve bilincin zirvesine erişir. Söz konusu sorunun cevabı ‘’Biz de deriz ki: Sâni-i Zülcelâl’in san’atında harekât nihayet derecede muhteliftir. Meselâ; Savtın sür’atiyle; ziya, elektrik, ruh, hayal, sür’atleri ne kadar mütefavit olduğu mâlûm. Seyyaratın dahi fennen harekâtı o kadar muhtelifdir ki, akıl hayrettedir. Acaba lâtif cismi uruc’da sür’atli olan ulvî ruhuna tâbi olmuş; ruh sürat’inde hareketi nasıl akla muhalif görünür? Hem on dakika yatsan, bâzı olur ki bir seneye kadar hâlâta mâruz olursun. Hatta bir dakikada insan gördüğü rü’yayı, onun içinde işittiği sözleri, söylediği kelimat toplansa uyanık âleminde bir gün, belki daha fazla zaman lâzımdır. Demek oluyor ki: Bir zaman-ı vâhid, iki şahsa nisbeten, birisine bir gün, birisine bir sene hükmüne geçer’’.

‘’Şu mânaya bir temsil ile bak ki: İnsanın hareketinden, güllenin hareketinden, savttan, ziyadan, elektrikten, ruhtan, hayalden tezahür eden sür’at-i harekâtta bir mikyas olmak için şöyle bir saat farzediyoruz ki; o saatta on iğne var. Birisi, saatleri gösterir. Biri de, ondan altmış def’a daha geniş bir dairede dakikayı sayar. Birisi altmış def’a daha geniş bir daire içinde saniyeleri; diğeri yine altmış defa daha geniş bir dairede sâliseleri ve hâkeza .. râbiaları, hâmiseleri, sâdise, sâbia, sâmine, tâsia, tâ aşireleri sayacak gayet muntazam azîm bir dairede birer ibre farz ediyoruz. Faraza saati sayan ibrenin dairesi, küçük saatimiz kadar olsa; her halde âşireleri sayan dairenin ibresi arzın medar-ı senevîsi kadar, belki daha fazla olmak lâzım gelir. Şimdi iki şahıs farzediyoruz: Biri, saatı sayan ibreye binmiş gibi o ibrenin harekâtına göre temâşâ ediyor. Diğeri, âşireleri sayan ibreye binmiş bu iki şahsın bir zaman-ı vâhidde müşahade ettikleri eşya; saatimizle arzın medar-ı senevîsi nisbeti gibi, meşhudatçe pekçok farkları vardır.

Anlaşıldı ki ‘’Her alanın uzmanını bulup Kur’ân-ı Kerîm’i baştan sona tefsir etmek’’ fikri ve düşüncesi bir hedef ve ideal de olsa; bu ideal ve hedefin gerçekleşebilmesi için; ‘’Bir sene bu Risaleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan; bu zamanın mühim, hakîkatli âlimi olabilir’’den müteşekkil bir uzman hey’ete ihtiyaç vardır. Bu da Diyanet camiasının her şeyden önce ve hepsinden en önemlisi; tefsir işini yapacak ve yapabilecek uzman ve hey’etin Risale-i Nur Külliyatı’nı baştan sona kadar sorumluluk görevinin verdiği bilgi ve bilinçle okuyup kendisini yetişmesidir. Yani yeniden Amerika’yı keşfetmek değil (zaten keşif edilmiş), insanların akıl, kalp, ve bütün lâtifelerinin dünyalarını Risale-i Nur’la hem keşfetmek ve hem de fethetmektir. Önce kendilerini sonra da başkalarını Her birimize düşen vazife ise; Risale-i Nur’un karşısında diz çöküp ihlâs, sadâkat ve samimiyet, saygı ve hürmet ile okuyup anlamaya çalışma ve yaşamak bilgi ve bilincine varmaktır.

Yoksa bugün imansızlık girdabında çırpınan insanların, yarın ahirette karşımıza çıkıp hepimizden ‘’Neden imanımızı kurtarmadınız!’’ sorusuyla sorguya çekerek ve iki yakamıza iki eliyle yapışıp haykırırken; hiç olmazsa bizimde Allah huzurunda o insanlara karşı söyleyebilecek sözümüz ve yüzlerine bakabilecek yüzümüz olmalı!

Dipnotlar:

1- Mektubat, s. 20. 2- Muhâkemat. s. 101.

3- Sözler, s. 930-931.

Okunma Sayısı: 2205
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı