Müdavim bir okuyucumuz, “Bir yazınızda Al-i İmran Sûresi, 7., Nisâ Sûresi, 59., 83, 125. ayetleri ve ‘Muhakkak ki Allah, bu ümmete her yüz sene başında dinini yenileyen bir müceddid gönderir.’1 hadis-i şerifini ve Bediüzzaman’ın da şu yorumlarını naklettiniz:
“Her asırda dine ve imana tam hizmet eden müceddidler geldikleri gibi, bu acip ve komitecilik ve şahs-ı mânevî-i dalâletin tecavüzü zamanında bir şahs-ı mânevî müceddid olmak lâzım gelir. 2 Bu zaman hem imân ve din için, hem hayat-ı içtimâî/sosyal hayat ve şeriat için, hem hukuk-u amme /genel hukuk ve İslâm siyaseti için gayet ehemmiyetli birer müceddid ister.
“Eski bir yazınızda da müceddidleri sıralayıp, 13. asrın müceddidi olarak Bediüzzaman Said Nursî (H.1293 – 1379 / M. 1878–1960) olduğunu ifade ettiniz. 14. asra girdiğimize göre müceddid kim?” Müslüman, iz’an ve feraset sahibidir. Her meseleye olduğu gibi, müceddidliğe de taassubane yaklaşmaz, yaklaşmamalı. Elbette Kur’ân-ı Azimüşşan’ın işaret ettiği ve Peygamberimizin (asm) haber verdiği müceddidler her asırda geldi ve gelecektir.
Dolayısıyla günümüz müceddidinin eseri Risale-i Nur’u okuma, mütalâa, araştırma, incelemeye devam ederken, şu kriterler çerçevesinde arayışımızı sürdürmeliyiz:
● Müceddid, çağın en büyük âlim, fazıl, müttaki, mücahidi; azamî takva, istiğna ve zühd içinde olmalıdır.
● İman esaslarını, İslâm şartlarını, Kur’ân hakikatlerini tecdid ile izah ve ispat etmeli; yeni, orijinal, çarpıcı bakış zaviyeleri getirmelidir. (Ehl-i Sünnet vel-Cemaat görüşlerine ters düşmemelidir.)
● İslâm ve insanlık âleminin problemlerine Kur’ânî ve Nebevî çözüm ve formüller sunmalıdır.
● Bakış açısı cihanşumül (küresel) olmalıdır; toplumun bütün katmanlarına hitap etmelidir.
● Dinî, imanî, ilmî, ahlâkî, içtimaî-siyasî bütün sorularımıza; aklımızı, kalbimizi, vicdanımızı mutmain edecek cevaplar vermelidir. Yani, İslâm âlemi, insanlık âleminin hastalıklarını teşhis edip tedavi usûllerini; imanî, ahlâkî, içtimaî ve siyasî problemlerini tesbit edip çözüm yolları göstermelidir.
● Dine, maneviyata karşı olan bütün felsefik akımları, cereyanları teşhis etmeli, sistemlerini çürütmelidir.
● Toplumun bütün katmanlarına (gençler, hanımlar, ihtiyarlar, çocuklar, hastalar, müttaki dindarlar, ilim ehline) hitap etmelidir.
● Zamanın fen, sosyal, manevî ilimlerin bütününde söz sahibi olmalıdır.
● Başkalarının, özellikle iktidarın ve olayların etkisinde kalmayacak, ancak onları etkileyecek bir dirayet sahibi olmalı.
Eğer bugün, sorularımıza cevap, hastalıklarımıza reçete, problemlerimize çözüm bulamadığımız andan itibaren ise, müceddid arayışına girebiliriz... Bir müceddid çıkmışsa eseri olmalıdır. Onu mihenge (Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye) vurmalı; tecdid etmişse Risale-i Nur’u bırakıp onun peşinden gitmeli.
Ancak, 14. asrın müceddidini bulabilmek için, 13. asrın müceddidinin eseri Risale-i Nur’u okumalı, tetkik etmeli. Zira, geleceğin müceddidleriyle ilgili işaret, bilgi ve formülleri de ihtiva ediyor…
Dipnotlar:
1- Ebû Dâvûd, Melâhim, 1.
2- Emirdağ Lâhikası, s. 377.