Bediüzzaman’ın, “Ümmetimden bir taife Allah’ın emri gelinceye kadar [yani kıyâmetin kopmasına kadar] galibâne hak üzerinde devam edecektir.”1 mealindeki hadis-i şerifi yorumundan. (Bu hadis-i şerif, hadis kaynaklarında bu lafızlarla rivayet edildiği gibi, aynı manayı ifade eden farklı lafızlarla da rivayet edilmiştir.)
Ahirzamanın dehşetli “son dilimi”nin adı “Deccalizm/Süfyanizm”dir.
Peygamberimiz (asm) bu son dilimi şöyle tanımlamıştır:
“Hz. Adem’in yaratılışından itibaren Kıyamete kadar geçen süre içerisinde Deccaldan daha büyük bir hadise, bir fitne yoktur.”2
“Deccalın şerri şeytandan daha tesirlidir.”3
Helâket, felâket asrındayız” ve bu çağın adamı da Bediüzzaman’dır.4
Müslümanlar, Peygamberimizin (asm), dikkat çektiği Deccal/Süfyan hakkında, ikazları karşısında ne yapıyor? Ne ile meşgul? Oyun, oynaşta, eğlencede mi; tefekkürde mi, zikirde, fikirde, şükürde, duada mı?
Keza, Peygamberimiz (asm), “Müminin ferasetinden korkun, çünkü o Allah’ın nuruyla bakar”.5
Feraset, ileri görüşlülük, meselelerin farkına varmak, hangi hadisenin nereden kaynaklandığına vakıf olmak demektir.
Önce kendimize, sonra Müslümanlara bakalım: Ne üretiyoruz? İman, ilim, tefekkür, zikir, şükür mü; kin, öfke, nefret, israf mı?
Bugün, bilhassa Ortadoğu’da müminin mümin kardeşine kurşun, bomba yağdırması; ülkemizde öfke, kin, nefret kusması ne anlama geliyor?
Ferasetli olduğuna mı, ferasetsiz olduğuna mı?
Dipnotlar:
1- Buhari, İ’tisam: 10; Müslim, İman: 247,
2- Müslim, Fiten: 126.
3- Ramûzü’l-Ehadis, s. 518.
4- Bediüzzaman Said Nursî, Sünuhat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 55.
5- Hadis Ansiklopedisi, Hadis No: 262.