Mü’minler olarak Allah’a inanıyoruz. O’ndan yardım istiyoruz.
O da, yardım edeceğini vaat etmiştir.
Öyle ise, Müslümanların bu perişan halinin sebebi nedir? Neden aileden başlayan ve topluma sirayet eden şiddet ve terörden bir türlü kurtulamıyoruz? Çektiğimiz bu sıkıntılar, eziyetler, işkencelerin temel saiki nedir? Neden vaad edilen yardım gelmiyor?
Bunun sebeplerini kime soracağız? Siyasetçilere mi, köşe yazarlarına mı? Siyasetçilerin ve yazarların nefsi, indi, hissi (duygusal) düşünüp ve yanlış tesbit yapacağı apaçık. O zaman teşhisi kim yapmalı? Hakiki, tarafsız ve gerçek teşhisi Kur’ân koyuyor. Öyle ise onu dinlemeliyiz. Kelam-ı Ezeli İlahî fermanda mealen şöyle denilir:
“Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz.”1
Allah’a yardım nasıl olur? O’nun gönderdiği dini, i’la, ilan ve neşretmekle. Yani, i’lây-ı kelimetullah ile…
“Rızasını arayanı Allah onunla kurtuluş yollarına götürür ve onları iradesiyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır, dosdoğru bir yola iletir.”2
O’nun rızası nasıl kazanılır?
“Amelimizde rızay-ı İlahi”yi esas alarak. Yani, bütün işlerimizi, fiillerimizi, sözlerimizi, hareketlerimizi; nefsin, aklımızın, siyasetçilerin, makam ve mevki sahibi olanların rızasını arayarak değil, Allah rızasını gözeterek yapmalıyız.
“Kurtuluş, hidayete uyanlarındır.”3
Yegâne hidayet kaynağı ise Kur’ân ve onun ilk, en mükemmel, orijinal ve ebedi tefsiri, açıklayıcısı, şerhi/yorumu olan Sünnet-i Seniye’dir.
“Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin. Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir.”4
“Sabır“ ve “namaz“ ile. Sabır, “taat, yani ibadet; günaha girmemek, belâ ve musîbetlere karşı“ gösterilmelidir. Namaz, Allah, melekler, kâinattaki varlıklarla bağlantılarını nazara alınarak kılınırsa hakiki namaz olur.
Bu bağlantılar da tam olarak, Dördüncü, Dokuzuncu, Yirmibirinci Söz ile, Mektubat, Lem’alar, İşâra’t-ül-İ’caz, Muhakemat’taki namaz bölümleri okunarak anlaşılır ve uygulanır.
Sabrın psiko-sosyal boyutları şöyle tezahür edebilir: İnanarak ve yardımlaşarak dayanışanlar, galip gelirler. İşte Bedir, işte Uhud, işte Hendek, işte Kadiyise, işte Malazgirt, işte Kosova, işte Çanakkale! Müslümanlar daima üçte bir veya daha az! Ama hakkıyla imân edip dayanıştıkları için gâlip geldiler!
“Musa kavmine dedi ki: ‘Allah’tan yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz ki yeryüzü Allah’ındır. Kullarından dilediğini ona vâris kılar. Sonuç Allah’tan korkup günahtan sakınanlarındır.”5
Biz, biribirimize yardım etmezsek, müşrikler mi eder, Asya münafıkları mı eder, Avrupa zalimleri mi eder?
Dipnotlar:
1- Muhammed Suresi, 7. 2- Mâide Suresi, 16. 3- Tâhâ Suresi, 47. 4- Bakara Suresi, 153. 5- A’raf Suresi, 128.