"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Allah nasıl mekândan münezzeh, her yerde hazırdır?

Ali FERŞADOĞLU
03 Temmuz 2015, Cuma
Allah mekândan münezzehtir. Yani, hiçbir mekânda değildir. Ama her yerde hazır ve nazırdır. Sonsuz büyüklüktedir. Herşey O’ndan uzak, o ise herşeye yakındır. Bunu nasıl izâh edebiliriz?

Zaman ve mekân, yaratılan varlıklar için söz konusudur. Zaman ve mekânı da yaratan Allah’tır. 

Avuç içinizin el ayası, yani iki santim metrekare civarı kadar bir daire çiziniz. Ve bu daireye dışarıdan bakınız. Siz bu dairenin neresindesiniz? Hiçbir yerindesiniz. Ama, her yerini görüyor, biliyorsunuz. 

Kâinat dediğimiz varlık âlemi, Allah’ın sonsuz büyüklüğü karşısında, el ayamızdan, 2 santimetre kareden daha küçüktür. Zira, Allah sonsuzdur, kâinat sonludur. Şu halde, Allah hiçbir mekânda değildir. Ama, sonsuz ilmiyle, iradesiyle, kudretiyle her yerde hazır ve nazırdır, hiçbir mekânda değildir. 

Diğer taraftan, maddeden mücerred olan Kadir-i Mutlak olan Allah için “Nerede?” sorusu sorarken meselenin bu boyutunu düşünmek gerekir. Aslında “Nerede?” sorusu, zaman ve mekânda yeri olan üç boyutlu maddî varlıklar için sözkonusu olabilir. Hem mekân maddedir, hem mekânda yer tutanlar maddedir. Dolayısıyla madde için böyle bir soru olabilir. 

Zamanı, mekânı, maddeyi yaratan kâinatın Sahibidir. O halde, yüce Yaratıcı, yarattığı bir şeyin içinde olabilir mi? Kitabın yazarını kitabın, saatin ustasını saatin içinde aramadığımız gibi; zaman ve mekânı yaratan Allah’ı da yarattığı varlıklar içinde aramak abes değil mi? 

Güneş, aydınlattığı ve ısıttığı varlıkların dışındadır. Heryerdedir, ama, onlara göre hiçbir yerde değildir. 

“Mâdem güneş gibi âciz ve musahhar mahlûklar ve ruhânî gibi madde ile mukayyed nimnurânî masnu’lar, nurâniyet sırrıyla, bir yerde iken, pek çok yerlerde bulunabilirler; mukayyed bir cüz’î iken, mutlak bir küllî hükmünü alırlar; bir anda cüz’î bir ihtiyâr ile, pek çok işleri yapabilirler. Acaba, maddeden mücerred ve muallâ ve tahdid-i kayd ve zulmet-i kesâfetten münezzeh ve müberrâ; ve şu umum envâr ve bütün nurâniyât O’nun envâr-ı kudsiye-i esmâsının bir kesif zılâli; ve umum vücud ve bütün hayat ve âlem-i ervâh ve âlem-i misâl nimşeffaf bir âyine-i cemâli; ve sıfâtı muhîta; ve şuûnâtı külliye olan bir Zât-ı Akdesin irâde-i külliye ve kudret-i mutlaka ve ilm-i muhîtle tecellî-i sıfâtı ve cilve-i ef’âli içindeki teveccüh-ü Ehadiyetinden hangi şey saklanabilir, hangi iş ağır gelebilir, hangi şey gizlenebilir, hangi ferd uzak kalabilir, hangi şahsiyet külliyet kesb etmeden ona yanaşabilir?”1

Dipnot: 1- Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. s. 

Okunma Sayısı: 4731
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı