Bediüzzaman, Kur’ân ayetlerinden cifir ilmi yardımıyla işaretler çıkarılmasını, “onun bir mucîzesi” olarak yorumlar.
Öncelikle “Her bir ayetin mânâ mertebelerinde bir zahirî/açık, bir batıni/gizli”1 yönleri olduğunu belirtir. Ki, Gazali de, “Bu derecelerin de detayları, işaratı, dal ve budakları vardır”2
Buna göre, ayetler sadece zahiri mânâdan ibaret değildir. Zahirdeki mânâsından başka bir de hafi, remzi, işari, imai vs. mânâsı vardır. Cifir ilmi bu işâri mânâlara ulaşabilmek için bir araç işlevine sahiptir. Ezelî bir ilim sahibinin kelamı olduğu için, insan idraki ancak yaşadığı olaylarla ayetlere mânâ yükleyebilmekte veya itikadının derecesine göre ayetleri anlamlandırabilmektedir. Ayetlerin her asra bakan yönü olduğu için, maziden haber vermesi gibi, gelecekten haber vermesi de Kur’ân’ın mucîzeliğinin ve belagatının gereğidir.
“Yaş ve kuru ne varsa apaçık bir kitapta yazılmıştır”3 ayeti, bu hakikati de ifade eder. Ki, Bediüzzaman, bir kavle göre, “Kitab-ı Mübin, Kur’ân’dan ibarettir” der. Yaş ve kuru her şey içinde bulunduğunu, şu ayet-i kerîme beyan ediyor. Fakat herkes her şeyi içinde göremez. Zira muhtelif derecelerde bulunur. Bazen çekirdekleri, bazen nüveleri, bazen icmalleri, bazen düsturları, bazen alametleri, ya sarahaten, ya işareten, ya remzen, ya ibhamen, ya ihtar tarzında bulunur.
Fakat ihtiyaca göre ve Kur’ân’ın maksadına uygun bir tarzda ve makamın gerektirdiği tarzların birisiyle ifade ediliyor. Bu da iki yönde yapıyor ve onlara da işaret ediyor:
•Birincisi: Peygamberlerin mucîzeleri suretiyle,
•İkincisi: Bazı hadisat-ı tarihiye suretinde işaret eder.4
Elhâsıl, Kur’ân’ın ekser ayetleri, her biri birer muhteşem hazinenin anahtarı ve birer ilim definesinin anahtarıdır.
Kur’ân-ı Kerim’in Allah kelamı olduğunu ispatlayan özelliklerinden birisi de, insanların henüz muhatap olamadığı olaylara ışık tutması ve geçmişte olmasına rağmen insanların henüz bilemediği olaylardan açıkça bahsetmesidir (Peygamber kıssaları, ilk yaradılışla ilgili bilgiler, gelecekte vuku bulacak olaylar, tarihî vakıalar gibi) Bunlar Yirmi Beşinci Söz’de maziye ait ihbarat-ı gaybîye, istikbale ait ihbarat-ı gaybîye ve hakaik-i İlahiye’ye ve hakaik-ı kevnîyeye ve umur-u uhrevîyeye ait ihbarat-ı gaybîye olarak adlandırılır.
Dipnotlar:
1- Bediüzzaman, Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 86., 2-Bediüzzaman, İhya-ü Ulumi’d-din, 2:184, 174, 175., 3-En’am Suresi, 59., 4- Bediüzzaman, Sözler, s. 229.