"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman’ın kelâm ilmine getirdiği yenilikler

Ali FERŞADOĞLU
28 Kasım 2015, Cumartesi
Bediüzzaman’ın, iman, itikat, inanç esaslarını ispat ve izah eden kelâm ilmine getirdiği yenilikler muhteşemdir.

Açtığı çığırlar, geliştirdiği yeni metotlar çağın insanının yapısına, ilmi birikimine ve teknolojinin şartlarına göredir.

Önce bütün ilimlerin kaynağının Esma-i Hüsnâ olduğunu tesbitle fen, din, sosyal ilim ayırımını ortadan kaldırarak “tevhid-i ilmi”, yani, ilim birliğini gerçekleştirir. Aklın ışığının fen, kalbin din ilimleri olduğunu ve bu ikisinin birleşmesiyle hakikatin tecelli edeceğini beyan eder. Kelâmı; Kelâmullah olan Kur’ândan süzerek modern, çağdaş ilimlerle yeniler. Yâni, medrese içindeki modern ilimlerle kısa bir yolu, sâfi bir kulluğu ve tarikat/tasavvuftan daha yüksek bir velâyet yolunu bulur.1 Aklı, kalbi, ruhu ve insanın diğer özelliklerini dikkate alarak hareketle; akıldan kalbe, kalbten akla geçerek örneklerle açıklamalarda bulunan yepyeni bir yol takip ederek felsefenin dahi ulaşamadığı yerlere ulaşıp, imân hakikatlerini tahkiki bir surette gösterir.2

 Bilhassa bugün ilim, fen ve felsefe yoluyla İslâmiyete, Kur’ân’a hücûm ediliyor; İslâm hakikatleri çürütülmeye çalışılıyor. İşte, eski kelâm ilminin bu zamanın yaralarına merhem olamayacağını gören Bediüzzaman, Risâle-i Nur ile, yeni bir kelâm ilmi çığırı açmıştır. fizik, kimya, biyoloji, zooloji, botanik, astronomi, ekoloji ve sair bütün ilimlerin özlerinden çıkan delilleri kullanarak yeni bir kelâm ilmi çığırı açmıştır. 

Şöyle ki: Risâle-i Nur, ibâdet yerinde ilim içinde, hakikata bir yol açmış. Sülûk ve evrad yerinde mantıkî bürhanlarla ilmî hüccetler içinde, hakikatü’l-hakaika (gerçeklerin gerçeği, gerçeğin ta kendisine) bir yol açmış; tasavvuf ve tarikat ilmi yerinde doğrudan doğruya kelâm ilmi içinde, ilmî akîde ve usûlü’d-din (din metodu, prensipleri) içinde bir büyük bir velilik yolunu açmış ki, bu asrın hakikat ve tarikat cereyanlarına galebe çalan felsefî dalâletlere galebe ediyor.3

O, mücerred/soyut kelâm ilmiyle elde edilecek İlâhî bilginin de tam huzur vermeyeceğini,4 ifâde ederek, Kur’ân tarzında olması gerektiğini belirtir. Yâni, sadece “akıl ve ilim” ile değil, akıl, kalb, vicdan, sair his ve duygular da gıdasını almalı ki, “mârifet-i kâmile ve huzur-u tam” elde edilsin.

Dolayısıyla Risaletü’n-Nur ise der: Her kim olursan ol; bak, gör. Yalnız gözünü aç, hakikati müşahede et, saadet-i ebediyenin anahtarı olan imanını kurtar.

Eski kelâmcıların imkân ve hudûs delili metodunu geliştirir; bunlara yeni aklî-mantıkî, ilmî metodlar ekler. Bunların yanında rûh, hayat, san’at gaye, hikmet, yardımlaşma, nizam/düzen, denge, temizlik, sîmalar, fıtrat, vicdan, tarih delilleriyle Kur’ân delili, Peygamber delilini ekler. Bunları da, aklî, mantıkî, ilmî, materyallerle yoğurarak sunar; ruh, duygu, kalp, vicdânları tatmin eder.

Dipnotlar:

1- Kastamonu Lâhikası, s. 172.

2- Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 166; Mesnevi-î Nûriye, s. 65.

3- Emirdağ Lâhikası, s. 80.

4- Mektubât, s. 317.

Okunma Sayısı: 1917
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı