Evet!
Bugün, iktidarın uyguladığı “dış politika, ekonomik, eğitim sistemi” kendi politik anlayışı mı?
İslâmî siyaset mi?
Şer’i siyaset mi?
Dünya siyaseti mi?
Kur’ânî siyaset mi?
Hayır! Hiçbiri değil.
Peki nedir o zaman?
Bugünkü siyaseti, Deccalizm, süfyanizm, Kemalizm kurgulamamış mı?
Evet!
Peki, Deccalın, Süfyanın, ifsat komitelerinin, Kemalizmin kurguladığı bugünkü siyaseti uygulayanlara hüsn-ü zan eden;
Herkesin bildiği, gördüğü hatalarında, yanlışlarında hikmetler arayan;
Ne var ki, 10’larca yıl omuz omuza hizmet ettiği arkadaşlarına suizan ile tenkit edip yerden yere vuran siyaset anlayışı nasıl bir siyasettir?
Bugünkü siyaseti uygulayan-sözüm ona-dindar (Bediüzzaman her yerde hakikî dindar tabirini kullanır) iktidar; en yakın dostunu, akrabasını parçalıyor mu?
Makam, ihaleleri kapmak için yalan ve iftiralara sarılıyor mu?
O zaman bu siyaset;
“Allah için sevmek, Allah için buğz etmek.’1 düstur-u Rahmanî yerine (el-iyazü billâh) ‘Siyaset için sevmek, siyaset için buğz etmek.’ düstur-u şeytanî hükmedip, melek gibi bir hakikat kardeşine adâvet ve elhannâs gibi bir siyaset arkadaşına muhabbet ve taraftarlıkla zulmüne rıza gösterip cinayetine manen şerik”2 eden dehşetengiz siyaset değil mi?
Bediüzzaman, böyle bir siyaset karşısında takınmamız gereken tavrı şu vurgulu ikazla yapar: “Sakın, sakın, dünya cereyanları, hususan siyaset cereyanları ve bilhassa harice bakan cereyanlar sizi tefrikaya atmasın. Karşınızda ittihat etmiş dalâlet fırkalarına karşı perişan etmesin…”
Dipnotlar:
1- Buharî, Îmân: 1.
2- Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lâhikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 88.