İnsanlığın son devrinin son dilimi: Hürriyet/serbestiyet ve malikiyettir.
Yani, insanlık, hür ve mal mülk sahibi olacaktır! İşte günümüzdeki mücadelesi, koşusu, bu hak ve hürriyet ve mülkiyetedir.
Zira, insanlığın ortak paydası, İslama göre de hürriyettir. İşte bunun için Bediüzzaman, “dindarlar iktidara geçmeye çalışmasın, demokratlar/hürriyetçiler iktidar olsun”1 demiştir
Bu ne demektir ve nasıl olacaktır?
Bediüzzaman, Kur’an ve Sünnet-i Seniyye’ye, klasik bir müfessir gözüyle bakmaz. Onların psiko-sosyal, içtimai, siyasi ölçü ile prensiplerini verir ve stratejilerini belirleyerek çizer.
O, Kur’an’ı, Sünnet-i Seniyye’yi okuduğu gibi, kainat Kur’anını da, devirleri/çağları, asırları da okur. Herbirisinin baskın özelliklerini de psiko-sosyal ve siyasi tarihlerini okur, tahlil eder.
Mesela insanlığı sosyolojik açıdan beş devreye ayırır:
“Devletler, milletlerin hafif muhârebesi, tabakàt-ı beşerin şedid olan harbine terk-i mevkî ediyor.
“Zîrâ beşer, edvârda esirlik istemedi, kanıyla parçaladı. Şimdi ecîr olmuştur; onun yükünü çeker, onu da parçalıyor.”2
Bu tasnifi başka bir eserinde şöyle açar:
“Ehl-i dünyanın ve maddî tarihin nazarıyla, nev-i beşerin hayat-ı içtimâiyesi noktasında bakılsa, görülüyor ki hayat-ı içtimâiye-i siyâsiye îtibâriyle, beşer, birkaç devri geçirmiş. Birinci devri vahşet ve bedevîlik devri, ikinci devri memlûkiyet devri, üçüncü devri esir devri, dördüncüsü ecir devri, beşincisi mâlikiyet ve serbestiyet devridir. Vahşet devri dinlerle, hükümetlerle tebdil edilmiş; nimmedeniyet devri açılmış. Fakat, nev-i beşerin zekîleri ve kavîleri, insanların bir kısmını abd ve memlûk ittihaz edip, hayvan derecesine indirmişler.”3
İnsanlık, semavi dinler/peygamberler ve devletler ile “vahşet ve bedeviyet” dönemini atlattı. Verdiği büyük mücadelelerle “kölelik” devrini de geçti; “esirlik” dönemine girdi. Köle, bedeni, canı, düşüncesiyle efendisinin malıdır; dilediği gibi tasarruf ederdi. “Esaret” dönemiyle, belli bir hukukistatüye kavuştu. O devri de atlattı, “ecirlik” ile, ücret karşılığında çalıştırılma aşamasına geldi.
Dipnotlar:
1-Emirdağ Lâhikâsı, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 386.
2-Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 650.
3-Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 353.