"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir mezhebe girmek zorunlu mudur? -2

Ali FERŞADOĞLU
14 Mart 2019, Perşembe
“İşte, o zamanda zihinler, kalpler, ruhlar, bütün kuvvetleriyle Yerler ve Gökler Rabbinin marziyâtını anlamaya müteveccih olduğundan, içtimâiyât-ı beşeriyenin sohbetleri, muhâvereleri, vukuâtları, ahvâlleri ona bakıyordu.

Ona göre cereyan ettiğinden, her kimin güzelce bir istidadı bulunsa, onun kalbi ve fıtratı, şuursuz olarak her şeyden bir ders-i mârifet alır. O zamanda cereyan eden ahvâl ve vukuât ve muhâverâttan taallüm ediyordu. Güyâ her bir şey ona bir muallim hükmüne geçip, onun fıtrat ve istidadına, içtihada bir istidad ihzârını telkin ediyordu. Hattâ o derece şu fıtrî ders tenvir ediyordu ki, yakın idi ki, kisbsiz içtihada kabiliyeti ola; ateşsiz nurlana. İşte, şu tarzda fıtrî bir ders alan bir müstaid, içtihada çalışmaya başladığı vakit, kibrit hükmüne geçen istidadı, nurun alâ nur sırrına mazhar olur; çabuk ve az zamanda müçtehid olurdu. “Ammâ şu zamanda, medeniyet-i Avrupa’nın tahakkümüyle, felsefe-i tabiiyenin tasallutuyla, şerâit-i hayat-ı dünyeviyenin ağırlaşmasıyla, efkâr ve kulûb dağılmış, himmet ve inâyet inkısam etmiştir; zihinler mâneviyâta karşı yabânîleşmiştir..”1

Bugün, her yerde konuşulan şey, “felsefe, madde, dünya hayatı”dır.

Sefahet, bid’alar, günahlar her tarafa sirayet etmiş; safî akıl, kalp, ruh bırakmamıştır.

İnsanlar “alışkanlıklarının, iptilâların/bağımlıkların esiri” olmuşlardır. Yapılan içtihad, “Allah rızasını değil, Müslümanları günahtan ve zevahiri kurtarmaya yönelik olacaktır.

Diğer taraftan, emanetleri, işleri ehline, yani, uzmanına, ustasına, yetkilisine otoritesine vermiyor muyuz? Zaten böyle yapmamız Kur’ân-ı Azimüşşan’da mealen ferman edilir:

“Allah size, mutlaka emânetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor! Allah’ın size yapılmasını tavsiye ettiği şey, mutlaka en güzeldir. Şüphesiz Allah her şeyi işiten ve her şeyi görendir.” 2

Din bir emanettir, Kur’ân bir emanettir, Sünnet-i Seniyye bir emanettir. Bu emaneti, anlama ve yaşamanın esaslarını, inceliklerini, usûl ve metotlarını ehline vermeliyiz. Onun ehli de, müçtehidlerdir, müceddidlerdir.

Müçtehidlerin de, yani, İmam-ı Azam, İmam Malik, İmam-ı Şafiî, Ahmet b. Hanbel’in (r.anhum) ortaya koydukları Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye metot, usûl, sistem ve ekole mezhep deniliyor.

Mezheplerüstü kalmak isteyen; “İlimde derinlik ve istikamet sahibi” olmalıdır. Yani, Kur’ân dili Arapçayı bütün incelikleriyle bilmelidir. Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye’yi, yani “muhkem, müteşabih, nasih-mensuh” 3 âyet ve hadisleri bilmelidir. Ve içtihad edecek ilme ve manevî birikime sahip ise herhangi bir mezhebe girmesine gerek olmayabilir.

Dipnotlar:

1- Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 443. 2- Nisâ Sûresi, 58. 3- Al-i İmran Sûresi, 7.

Okunma Sayısı: 1654
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı