Müesseseleri, cemaatleri, partileri, iktidarları, devletleri kişilerle özdeşleştirmek ileri derecede bir rahatsızlık olmalı.
“Filanca olmazsa bu müessese, bu cemaat, bu parti, bu devlet yıkılır!”
Eğer, gerçekten “şahsın” gitmesi ve yokluğuyla yıkılacak ise, bırakınız yıkılsın; böyle bir müessese, bir cemaat, bir parti, bir devletten hayır gelmez!
Bu aynı zamanda bir kaçışın, bir nemelâzımcılığın sonucudur. “Hocam, şeyhim, ağabeyim, liderim bilir!”
Aslında bu; bazı kişi ve zümrelerin, kendi hegemonya ve çıkarlarını sürdürmek için kullandıkları bir argümandır. Bediüzzaman’ın müthiş keşfi ve tesbitiyle, “Havf damarını” işletmektir.
Bir okulu düşünün. Birçok eksikleri, problemleri olmakla birlikte öğrencileri, öğretmenleri, müdür ve yardımcıları, hizmetlileri vs. tamamdır.
“Müdür” kendisini bulunmaz Hint kumaşı gibi lanse edip “Ben yoksam, bu öğrenciler ve bu öğretmenler, bu okul dağılır!” dese ne anlama gelir?
Aslında müdür ve müdür yardımcılarının, eğitim kalitesine, eğitim kanunua, yönetmenliklerine, tüzüklerine, işleyişine olumlu anlamda-mübalâğasız söylüyorum - hiçbir etkisi olmamaktadır.
Çünkü, oyunu, sistemi, kuralı, rejimi Deccalizm/Süfyanizm, Kemalizm belirlemiştir. Çark böyle kurulmuştur. Müdürün, idarecinin işi, yalnızca çarkı döndürmektir. Sistemi, rejimi değiştirme, dönüştürme yetkisi ve gücü yoktur.
Ancak, Deccalizm/Süfyanizmin dayandığı fikir ve inanç boyutları halledilmelidir. Bu da, siyasetle değil; ilim, iman, eğitim, ibadet, zikir (anmak, anlamak, tanımak) şeklinde tezahür etmelidir
Deccalizmin / Süfyanizmin, Kemalizmin dayandığı fikir, ideoloji ve inanç boyutları, felsefesinin çürüklüğü, geçersizliği ve sonuçlarının felâkete açıldığı ispat ve izah edilmeli; zihinlerden silinmelidir.
İman deyince de, “İnandım, kabul ettim!” lâfından ibaret değildir. Kur’ân’da ferman edildiği gibi, “Bilenle bilmeyen bir olur mu?” hakikatini anlayarak ilme yönelmek imandır.
“Tefekkür ediniz!” âyetlerinden hareketle kendinden başlayarak varlıkları “fizik, kimya, biyoloji, astronomi vs.” ilimleri penceresinden tefekkür etmek imandır.
Esma-i Hüsna’yı öğrenmek, özümsemek, benimsemek ve gereklerince amel etmek imandır.
Aksi halde, İlahiyatçılarımız, dindarlarımız, Süfyanizme / Deccalizme, Kemalizme hizmet eder ve kuvvet verir.