Bir gün Hz. Ali’nin (ra) taraftarının yoğun olduğu Küfe’den bir Arap, devesiyle Şam’a gelmiş. Şam sokaklarında dolaşırken biri ona yanaşmış:
“Ver o dişi deveyi bana!’ demiş… Tartışma büyümüş, Küfe’den gelen adam, “Bu deve benimdir, üstelik dişi değil erkektir’ diye itiraz etmişse de anlaşamamışlar. Konu Hz. Muaviye’ye (ra) yansımış. Halk meydanda toplanmış...
Hz. Muaviye (ra), Küfe’den gelenle Şam’da deveye sahip çıkan yerliyi dinledikten sonra kararını açıklamış:
“Bu dişi deve Şamlınındır.” Sonra da toplananlara dönüp sormuş:
“Ey cemaat, bu dişi deve kimindir?” Cemaat hep birlikte bağırmış:
“Şamlınındır!”
Küfeli, şaşkın bir vaziyette devesinin ardından bakakalırken, Hz. Muaviye (ra) onu yanına çağırmış: “Ey Küfeli, dinle… Sen de ben de biliyoruz ki bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. Ama sen Küfe’ye dönünce gördüklerini Ali’ye anlat ve de ki; ‘Ey Ali, Muaviye’nin dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, ama o ne derse ‘evet’ diyen on bin adamı var! Ayağını denk alsın!’”
Ne dersiniz, AKP’yi,
Siyasî liderleri,
Şeyhleri,
Hocaları,
Ağaları, beyleri körü körüne destekleyen…
Yanlışlarını tevil ederek kılıf uyduran,
Elinde mihengi, ölçüsü olmayan, mihenge vurmayan,
“Emr-i bil-ma’ruf nehy-i an’il-münker” yapmayan,
Ehl-i tahkik olmayan,
Bir delikten defalarca ısırıldığı halde, hâlâ o deliğe girmeye çalışan,
Dinde hassas, muhakeme-i akliyede nakıs mutaassıplar
“Dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, ama baştakiler ne derse ‘evet’ diyen” zavallı ferasetsizler değil mi?
Mutaassıp iseler korkun.
Ahmak iseler yine korkun, ama kaçın…
Ferasetsiz iseler, korkun, titreyin ve yanlarına hiç yaklaşmayın!