İslâm ülkelerini, imanın özelliği olan hürriyetten mahrum etmek; istibdatın kahredici pençesi altında tutarak sömürmek, İntibaha gelmelerini engellemek için biribirine düşürüp paramparça etmek isteyen “ifsat, dinsizlik, ahlâksızlık, zındıka komiteleri” (Asya münafıkları ile Avrupa zalimleri) tarafından körüklenen; finanse ve organize edilen “mezhep çatışmaları” tehlikeli sulara dümen kırıyor:
“Mezhepçilik fitnesi İslâm dünyasının içinde şu anda bizi ciddî mânâda yaralıyor… Bu çatışma niye? Bu çarpışma niye? Bizim bu mezheplerin üstünde bir dinimiz var; İslâm... İslâm’dan başka bir şey tanımıyoruz.”1
Bu ve benzeri fasit yaklaşımların en yüksek makamlardan seslendirilmesi esef verici, tehlikeli ve cidden vahimdir. “Çatışma”dan kaçalım derken, “mezhepsizlik kaosuna” yol açar. “İslâm’dan başka bir şey tanımıyoruz” demek; Ehl-i Sünnet vel-Cemaat’i de İslâmdışı görmek ve göstermektir.
Müslümanların yanlışları, hataları, kusurlarına bakarak İslâmiyetten çıkamayacağınız gibi; mezhepler arası çatışma, hata ve kusurlara bakarak da Ehl-i Sünnet vel-Cemaat’ten de çıkamazsınız.
Güya çatışmaları bahane ederek, “İslâm’dan başka bir şey tanımıyoruz” demek; dört (hak mezhepler on iki idi; dördü, insanlığın ihtiyaçlarını karşıladı, diğerlerinin etbaı kalmadı) mezhepten kurtulup, insanlar adedince mezhebe, çatışmaya, kaosa çanak tutmaktır.
Aslında mezhep çatışmaları, bizatihi mezhebin kendisinden kaynaklanmaz. Zira, kimi zaman aynı mezhep, aynı tarikat, aynı ekol, aynı grup, hatta aynı parti, hatta aynı aile fertleri arasında çatışmaların çıkması başka sebepler, saikler rol oynadığını göstermiyor mu?
Mezhep çatışmaları, ekseriyetle “cehalet, taassup, garaz, millî intikam duyguları, iktidar/çıkar, dahili ve harici manipulasyonlardan” kaynaklanır.
Buyurun, aynı mezhep, aynı partiden olduğunuz halde, bir camianın önderi için, “Duâ ve emirlerinizi bekliyorum! Beraber yürüdük biz bu yollarda! İste, ne istersen vereyim! Gel artık, bitsin bu hasret!” derken…
O da, “Mezardan adam kaldırıp sana destek olurken…” ne oldu da, “Kimse başkasının günahını yüklenmez” hakikatini dinlemeden; masum, mazlûm, haklı-haksız, suçlu-suçsuz ayırt etmeden, “Paralelci, hain, örgüt lideri, virüs, yalancı peygamber, sahte veli, vampir, çete, taşeron, ajan, haşhaşi, casus, maşa, terörist, ininize gireceğim!” diye çatışıyorsunuz!
Demek ki, çatışmanın sebebi, mezhep değil; “iktidar, güç, çıkar ve harici cereyanların, ifsat komitelerinin” manipülasyonlarıdır!
Hani, “Bu çatışma niye? Bu çarpışma niye? Bizim bu mezheplerin üstünde bir dinimiz var; İslâm... İslâm’dan başka bir şey tanımıyoruz.” diyorsunuz!
Bu saldırma, yıldırma, sindirme ve “çatışma niye?
Cemaatlerden sonra sıra mezheplere mi geldi?
Dipnot:
1- İmam Hatip Gençlik Buluşması konuşmasından / Yeni Asya/28 Nisan 2016.