"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Demokrat kimdir?

Ali FERŞADOĞLU
20 Aralık 2014, Cumartesi
Müslümanlığın, hakikî dindarlığın alâmetleri bellidir. Dindar olmayanın da alâmetleri bellidir.

Diktatörün de alâmetleri bellidir. Hürriyetçi, meşrûtiyetçi, demokratın da alâmetleri bellidir.

Dindarlık, İslâm’ın şartlarından birisini yerine getirmekle gerçekleşmez.

Bir Müslümanda İslâma aykırı bir sıfatın bulunması, onu dinden çıkarmaz.

Diktatör de, demokratlığın bir özelliğini taşıyor diye demokrat olmaz.

Bir demokratın tek bir meselede hürriyete aykırı icraat yaptı diye demokratlıktan çıkmaz. Bir binanın vücuda gelebilmesi için temel unsurlar, malzemeler lâzımdır. Demir, tuğla, beton, çimento vs. Bir ikisinin bir araya getirilmesi, binanın yapılmasına sebep olmaz. Aynen öyle de demokratlığın şartları bellidir ve olmazsa olmaz ana şartları vardır.

Bediüzzaman, meşrûtiyetin, hürriyetin unsurlarını sayarken, bu arada hürriyetçi, demokratın da özelliklerini veriyor:

“Mânen herbir zamanın bir hükmü ve hükümrânı vardır. Sizin ıstılahınızca, o zamanın makinesini çeviren bir ağa lâzımdır. İşte, zaman-ı istibdadın hâkim-i mânevîsi kuvvet idi; kimin kılıncı keskin, kalbi kasî olsa idi, yükselirdi. Fakat, zaman-ı meşrûtiyetin zenbereği, rûhu, kuvveti, hâkimi, ağası haktır, akıldır, marifettir, kanundur, efkâr-ı âmmedir; kimin aklı keskin, kalbi parlak olursa, yalnız o yükselecektir.”1 “Hak, akıl, marifet (bilgi, ilim), kanun (adalet), efkâr-ı âmmenin (kamuoyunun)” açılımı şöyle yapılabilir:

Hakperest, hürriyetçi olmak.

Kalp (hissî) değil, akılla hareket etmek.

Bilgiyi, ilmi esas almak.

Hukukun üstünlüğüne inanmak, herkesin kanun karşısında eşit olduğunu kabul etmek.

Efkâr-ı amme (kamuoyu), çoğulcu, meşvereti, katılımcılığı esas almak, tek görüşle hareket etmemek. Meşveret, Meclis, çoğunluğun fikirlerini esas almak. (Yalnızca seçim değil) Kararları Meclis, cemaat, müessesedeki bireylerle birlikte verir.

Yalnızca tek bir oya sahip olduğunun şuurunda olmak.

Herkesin her türlü hak ve hürriyetlerine saygılı olmak.

Şeffaf olmak.

Eleştiri ve sorgulanmaktan çekinmemek (Hz. Ebubekir, Ömer, Osman, Ali (r.anhüm) gibi…

Rakibi de, düşmanı da olsa düşüncelerine saygı duymak, haklarına riayet etmek, adil olmak.

Muhalefete tahammül etmek.

Seçim barajı vb. engeller arkasına sığınmamak, başkalarının yasaklanmasını değil, serbest kalmasını savunmak.

Darbelerin anayasalarını, yasaklarını hazmetmemek.

Müstebit yapılanmaları ortadan kaldırmak için çabalamak.

Emaneti, işleri (makamları, ihaleleri) yakınlarına değil, ehline (lâyık olana, uzmanına) vermek.

Yanlış konuştuğunda, yaptığında, hatasını itiraf edip özür dilemek…

Dipnot: 1- Bediüzzaman Said Nursî, Beyanat ve Tenvirler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 37.

Okunma Sayısı: 4117
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Recep Günay

    25.12.2014 11:21:37

    Demokrat ;kitle, merkez sağ’ın ta kendisidir. İçinde muhafazakârı da vardır, moderni de vardır. İçinde cami müdavimi de vardır, meyhane müşterisi de vardır. İçinde başörtülü olanı da vardır, dekolte olanı da vardır. Kesinkes laiktirler. Ama laikçilik taslamazlar. Türkiyenin mozayiğidir. Türkiyenin çimentosudur. Kişileri ötekileştirmezler. Bu görüşte olan kişilere de demokrat denir. Bunların temsil ettiği siyasi oluşum da DP dir.

  • ali yeşilkaya

    20.12.2014 15:13:52

    ali abi dün gece ülke tvde üstadın konuşulduğu bir programda pekçok yanlışla birlikte,üstadı,sanki şeyh saidin yanındaymış gibi gösterdiler.şeyh saide yazılan bir mektubun kesinlikle olmadığını söylediler.halbuki tarihçede,barla hayatının hemen başında,şeyh said hadisesinden-kendisinden yardım istenilmesinden ve yardımı reddettiğinden net bir şekilde bahis var. konuyu işlemenizi istirham ediyorum.zira nasıl geçmişte hocayı nurcu gibi göstererek kemalizmle üstadı biraraya getirmeye çalıştılarsa,şimdi de devletin yeni sahipleri,şeyh said ve uzantılarını tasdik eden bir üstad ortaya çıkarmaya çalışıyorlar. not:fırıncı abi şeyh saidin gazetesine konuşmuş.molla muşiyi sanki nurcular tasvip ve tasdik ediyor gibi bir hava verilmiş.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı