Müslümanlığın, hakikî dindarlığın alâmetleri bellidir. Dindar olmayanın da alâmetleri bellidir.
Diktatörün de alâmetleri bellidir. Hürriyetçi, meşrûtiyetçi, demokratın da alâmetleri bellidir.
Dindarlık, İslâm’ın şartlarından birisini yerine getirmekle gerçekleşmez.
Bir Müslümanda İslâma aykırı bir sıfatın bulunması, onu dinden çıkarmaz.
Diktatör de, demokratlığın bir özelliğini taşıyor diye demokrat olmaz.
Bir demokratın tek bir meselede hürriyete aykırı icraat yaptı diye demokratlıktan çıkmaz. Bir binanın vücuda gelebilmesi için temel unsurlar, malzemeler lâzımdır. Demir, tuğla, beton, çimento vs. Bir ikisinin bir araya getirilmesi, binanın yapılmasına sebep olmaz. Aynen öyle de demokratlığın şartları bellidir ve olmazsa olmaz ana şartları vardır.
Bediüzzaman, meşrûtiyetin, hürriyetin unsurlarını sayarken, bu arada hürriyetçi, demokratın da özelliklerini veriyor:
“Mânen herbir zamanın bir hükmü ve hükümrânı vardır. Sizin ıstılahınızca, o zamanın makinesini çeviren bir ağa lâzımdır. İşte, zaman-ı istibdadın hâkim-i mânevîsi kuvvet idi; kimin kılıncı keskin, kalbi kasî olsa idi, yükselirdi. Fakat, zaman-ı meşrûtiyetin zenbereği, rûhu, kuvveti, hâkimi, ağası haktır, akıldır, marifettir, kanundur, efkâr-ı âmmedir; kimin aklı keskin, kalbi parlak olursa, yalnız o yükselecektir.”1 “Hak, akıl, marifet (bilgi, ilim), kanun (adalet), efkâr-ı âmmenin (kamuoyunun)” açılımı şöyle yapılabilir:
Hakperest, hürriyetçi olmak.
Kalp (hissî) değil, akılla hareket etmek.
Bilgiyi, ilmi esas almak.
Hukukun üstünlüğüne inanmak, herkesin kanun karşısında eşit olduğunu kabul etmek.
Efkâr-ı amme (kamuoyu), çoğulcu, meşvereti, katılımcılığı esas almak, tek görüşle hareket etmemek. Meşveret, Meclis, çoğunluğun fikirlerini esas almak. (Yalnızca seçim değil) Kararları Meclis, cemaat, müessesedeki bireylerle birlikte verir.
Yalnızca tek bir oya sahip olduğunun şuurunda olmak.
Herkesin her türlü hak ve hürriyetlerine saygılı olmak.
Şeffaf olmak.
Eleştiri ve sorgulanmaktan çekinmemek (Hz. Ebubekir, Ömer, Osman, Ali (r.anhüm) gibi…
Rakibi de, düşmanı da olsa düşüncelerine saygı duymak, haklarına riayet etmek, adil olmak.
Muhalefete tahammül etmek.
Seçim barajı vb. engeller arkasına sığınmamak, başkalarının yasaklanmasını değil, serbest kalmasını savunmak.
Darbelerin anayasalarını, yasaklarını hazmetmemek.
Müstebit yapılanmaları ortadan kaldırmak için çabalamak.
Emaneti, işleri (makamları, ihaleleri) yakınlarına değil, ehline (lâyık olana, uzmanına) vermek.
Yanlış konuştuğunda, yaptığında, hatasını itiraf edip özür dilemek…
Dipnot: 1- Bediüzzaman Said Nursî, Beyanat ve Tenvirler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 37.