“Süleymancılık tarikatının kurucusu Silistreli Süleyman Hoca olarak anılmaktadır. Romanya muhacirlerinden olduğu ve henüz te’yid edilmemekle birlikte Yahudi asıllı olup adının Salamon olduğu belirtilmektedir,” gibi asılsız ve yakışıksız iftiralar, hiç sıkılmadan atılabilmektedir.
“Nakşibendî tarikatının Halidiye kolunun kurucusu Ziyaeddin Halit, kendisini Kürt kabul eden bir yobaz bölücüdür” gibi vicdânı sızlatacak yakıştırmalar yapılıyor.
Rejim, bütün gücüyle bu vatanperver, sadık, samimî insanlarla uğraşırken, Kemalist, Atatürkçü, ateist, sol kesime olanca desteği vermiş; bütün imkânlarını peşkeş çekmişti. Komünizm ve Kürtçülük bile, bu mümtaz tarikat ve cemaatlerden sonra tehlike sayılıyordu!.. Ve şimdi açıkça herkes görüyor ve biliyor ki, insanlığın, milletin ve devletin başına komünizm, Kürtçülük ve solculuk en büyük birer tehlike olmuş ve oluyor.
Demokratik, hür, şeffaf zeminde artık herkes görüyor ki, cemaat ve tarikatlar, alabildiğine devlete sadık; millet ve vatan menfaati için çalışan ve onu daima iç ve dış tehlikelerden kurtarmaya çalışan insanları yetiştiren hayırlı müesseselerdir.
Bu anlayışa gelişin sebebi şu olsa gerek: “Kemalist devlet rejimi” tek şahsın görüşlerini, Cumhuriyet adı altında kabul ettirmeye çalışırken; onun dışında hiçbir fikir ve düşünceye hayat hakkı tanımıyor, sosyal gerçekleri, tarihi kabul etmiyor; halkı kabul etmiyor; ona güvenmiyor; halkın gönüllü kuruluşlarını, sosyal yapısını kabul etmiyordu.
Şimdi ayan-beyan görüyoruz ki, kalkınamamamızın esas sebebi, bu müstebit zihniyet, bu diktatör devredir. Ve müşahede ediyoruz ki, dış mihrakların oyunlarına âlet olmanın sebebi, o gayr-i demokratik uygulamalardır. Çünkü, devletin gücü halkı üzerinde deneniyor ve harcanıyordu. Vatandaşları ile kovalamaca oynarken; dış ve iç mihraklar, ülkede istedikleri gibi at oynatıyordu.
Türkiye, jeopolitik bakımından çok önemli bir kavşakta bulunuyor. Üç tarafı denizlerle çevrili, Avrupa’yı Asya’ya, Ortadoğu’ya bağlıyor. Önemli ticaret yollarının da kavşağı. Şu halde, bu ülkede yaşayan insanların, kendi değerlerini bilmememesi, bir kimlik bunalımına düşürülmesi, yoz bir kültür anaforuna itilmesi lâzım ki, istedikleri gibi yönlendirsinler.
İşte, “paralel cemaat” paranoyası bunun vahim bir sonucudur…