Derin devlet; tarikat ve cemaatleri kovalarken, onları güçsüz hale getirmek için çamur atma ve iftira kampanyasına tutarken; diğer taraftan da biri birine düşürüp zayıflatmanın yollarını denedi.
Kısmen de muvaffak oldu. Sıkıntılarımızın listesinin başında, hiç şüphesiz ki, Anayasa, kanun, yönetmelik ve tüzüklere rağmen yaşamamız geliyor.
“Rağmenler” kötü bir çatışma zemini doğuruyor. Bu da, ilerlememizi önlüyor. Senelerce süren gizli içtimâî iç savaş yaşayan topluluğun kalkınması mümkün mü?
Bugün, herşeye rağmen modern bir toplum gibi, uslu ve akıllıca tartışmalıyız: Toplumumuzun elini ayağını bağlayan anayasa maddeleri ve kanunları ayıklayarak biri birimizle, devletimizle, insanımızla, cemiyetimizle barışmalıyız. Devletimizle tarihimizi, devletimizle milletimizi, devletimizle kültürümüzü, devletimizle milletimizi barıştırmalıyız.
Bazı kesimlerin, kendi dünyasında halletmesi gereken bir başka problem de şu şekilde sualleşiyor: “Cemaat ve tarikatler yasallaşsın mı?”
13 Aralık 1925 tarihinden başlayarak, tekke ve zâviyelerin kapatılması gibi “inkılâp kanununları” adı altında birçok dayatmalar getirilmişti. Bunlara, “bey, paşa, efendi, hacı, hoca” ve benzeri lâkap ve ünvanların kaldırılması, beynelmilel erkamın (rakamların) kabulü, Tevhid-i Tedrisat Kanunu, Şapka İktisa’ı Kanunu, Medenî Nikâh Kanunu’nun dahil olduğunu daha önce belirtmiştik.
Bu anlayış; resmî zorlama ve uygulamalarla icra edilmeye çalışıldığı için halkın büyük bir ekseriyeti tarafından kabul görmedi. Şapka İktisa’ı Kanunu, şapkayı, başbakan dahil bütün devlet memurlarının giymesini emreder. Ama bugün, şapkayı kimse takmıyor.
Kimse de, “Niye giymiyorsun?” diye sormuyor. Öbür taraftan, “Tarikatler yasallaşsın mı? Başörtülüleri üniversiteye alalım mı?” sorgulaması garabetiyle karşı karşıya bulunuyoruz. İşin doğrusu, bu çifte standard cumhuriyete, devlete, kanunlara ve idârecilere itimadı sarsıyor.
İftiharla gördük ki, 90 yıllık kanûnî, idârî ve basın kanadının engellemelerine rağmen, tarikat, cemaat ve dinî ekoller, vakıf, dernek ve müesseseler asliyetini ve dâvâsını kaybetmeden modernleşme yolunda ilerledi.
Ne ki, “dindarlar iktidarında” son bir senedir “cemaat”lere savaş açılarak bu kazanımlar bir bir geriye götürülüyor.