"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Dilimle ikrar, kalbimle tasdik ettim” demek yeter mi?

Ali FERŞADOĞLU
18 Ekim 2018, Perşembe
İman dediğimiz derin hakikat, yalnızca “dilimle ikrar, kalbimle tasdik ettim” şeklindeki kuru bir inançtan mı ibarettir?

Böyle bir iman doğruyu bulmaya yeter mi? Nefis, his ve akılımızı kalbimizi “sırat-ı müstakim” çizgisine çeker mi? Günümüz fırtınaları ve yolunu şaşırmış felsefenin hücum ve “inkâr” dalgalarına karşı koruyabilir mi? 

“Dilimle ikrar, kalbimle tasdik ettim!” demek, “Ben tıp fakültesini, doktorluğu dilimle ikrar kalbimle tasdik ettim!” deyip hiçbir faaliyette bulunmamaya benzer! O taktirde doktor olunamaz!

İman esaslarını, derinlemesine araştırmalı, incelemeli. Tahkiki dediğimiz gerçek iman, sıkıntı, problem, afat ve musîbetlere karşı dayanma gücü verir, direnci sağlar. Aynı zamanda kötü alışkanlıklar, haksızlık, zulüm, eziyet etmekten de alıkoyar. Bütün bunların sonucu ise, ailenin huzur ve mutluluğunun devamı demektir. 

Dünyada bin bir türlü girift olay cereyan etmektedir. “Hayat nedir, insan yolculuğu ve ölümün mahiyeti nedir” gibi yüzlerce temel sorunun sırrını çözememek, aşırı korku, heyecan, stres ve sıkıntı getirir. Bu son derece rahatsız ederken tabiî hadise, musîbet ve meseleler karşısında direnme gücümüzü kırar. Dinî, ferdî (iç dünya, psikolojik), ailevî ve sosyal hayatın selâmetini, fikrin sağlığını, görüşünün doğruluğunu ve kalp huzurunu isteyen, Kur’ân ölçüsü ve Sünnet-i Seniyye’nin tarif ettiği tahkikî imanı kazanmalı. 

Hakikati araştırıp doğruyu bulmak ilimle olur. Böylece tahkikî imanı ancak ilim, tefekkür ve zikir ile kazanabiliriz. Başta akıl, kalp olmak üzere duygularımızı ilmî, fennî, vicdanî delil ve bürhanlarla tatmin edebiliriz. 

İlim ise, vahyin projektörlüğünde (çünkü, ışık olmaksızın göz göremediği gibi, vahiy olmaksızın akıl da göremez) inceleme, deney ve tecrübelerin sonucudur. 

Görüldüğü gibi, Kur’ân’ın ders verdiği, Peygamberimizin (asm) talim ettiği iman, yalnızca “İnanıyorum!” lâfından ve kuru bilgiden ibaret değildir. Aklî, mantıkî, ilmî delillere dayanarak, araştırma, inceleme ve tefekkür sonucunda kalp ve vicdan gibi bütün duyguların mutmain olduğu yüksek bir imandır.

Güçlü iman da ancak delil ve belgelere dayanarak kazanılan tahkikî imandır. Hakikî imanı elde eden, maddî mânevî tekâmül eder, hem şahsî, hem de aile hayatında huzur ve sonsuz mutluluğu yakalar. 

Okunma Sayısı: 3079
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı