"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Din kelimesinin otuz anlamı olursa...

Ali FERŞADOĞLU
20 Kasım 2017, Pazartesi
Arapça, belki çöl şartlarında geliştiği için beliğ, iktisatlı bir dildir. Yani, Arapça’da, bir kelimenin pek çok mânâsı vardır.

Cümlenin kuruluş yapısına, makabline, maba’dine, zaman, mekân, toplum, şahıs, şart ve durumlara göre onlar da devreye girer. Zâten, mu’cizeliğinin, cihanşumullüğünün bir yönü de budur. 

Meselâ, “din” kelimesinin 30 mânâsını verir lügatlar: Din, İslâm, şeriat, millet, âdet, hâl, siyaset, hesap, kahr, galebe, istilâ, mâlik - aziz olmak, verâ, takvâ, masiyet ve ikrah, ihsan...vb. mânaları vardır. Kur’ân’da ise, bu mânâların pek çoğu kastedilir.

Tercüme/meâle girildiğinde, bunlardan yalnızca birisi veya parantezle bir ikincisi dikkate alınacaktır. Peki, diğer anlâmlar ne olacaktır? Oysa, Kur’ân harfleri, bağlaçları, edatları, atıfları yerlerine göre, çeşitli mânâlar alırlar. Nasıl ki, Allah’ın yaratmış olduğu kevnî kelime olan bir çekirdekten, tohumdan binlerce tohum, ağaç ve meyve meydana geliyorsa, Kelâm-ı Ezelîden gelen bir Kur’ân harfinden, yüzlerce mânâ çıkabilir. Bu, aklın haricinde değildir. Her an gözümüz önünde cereyan eden hâdiselerdendir...

Değil fasih, beliğ ve nahvî bir dil olan Arapça, hiçbir dil başka bir dile mota mod tercüme edilemez. Edildiği takdirde, çok yanlış anlamalar ortaya çıkmaktadır. 

Tercüme ile iktifa edildiği takdirde, bir veya iki mânâ verilecek, sair noktalar anlaşılmayacaktır. Yâni, donuk, sönük, kısır, dar bir anlam ortaya çıkacaktır.

Edebiyatta, bir kelimeyi, iki-üç mânâda kullanmaya “tevriye” denir. Meselâ, “Sordum nigârı, dediler ‘ahbab/semt-i Vefâ’da doğru yoldadır” beytinde, Vefa semtindeki Doğru Yol caddesi ve sevgilinin de “iffetli ve doğru istikamette” olduğu kasdedilir. “Dedim geçtim Vefa’dan” sözüyle, Vefa semtinden geçildiğini ve Vefa isimli arkadaşa da sitem edilmektedir...

“Geçmiş zaman olur ki, hayâlî cihan değer” cümlesiyle, şâir, hem “Hayâlî” mahlasının, hem de cihana eş değer olduğunu aynı zamanda anlatmak istemektedir. 

Türk dili ve edebiyatı Profesörü Nihad Sami Banarlı, “gönül ve düşmek” gibi Türkçe kelimelerin dahi, 150’yi aşkın mânâlarda kullanıldığını yazmaktadır “Türkçe’nin Sırları” isimli kitabında. 

Elbette, beşerî kelimeler, bu kadar zengin mânaları ihtivâ ederse, İlâhî kelimeler, binlerce mânayı barındırmakta ve kast etmektedirler. Herbiri zamanı, yeri, meslek ve meşrebine göre o mânâ açılır.

İşte bu sırdandır ki, Kur’ân’ı tercüme edip meâlini vermek, onu tâm mânâsıyla yansıtmaz, yansıtamaz. Ona sadece meal ve tercüme gözüyle bakanlar, bu ince sırları anlayamayacakları için, onu eksik görürler. Bu da, tercüme ve meal taraftarlarına müthiş ve ağır bir vebâl yükler.  

Okunma Sayısı: 3960
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı