AKP’nin kurucularından Bülent Arınç CNN Türk’te katıldığı Taha Akyol’un programında ‘Dolmabahçe mutabakatı’ için “Erdoğan’ın haberi olduğunu biliyorum” demesi üzerine “dürüstsüzlük” bombaları patladı.
Havuz medyası Arınç’ı linç etmek istedi. O da, “Güneş görmemiş nice işler daha var!” mealindeki sözüyle “Üzerime gelirseniz hepsini açıklarım ha!” diyerek aba altında sopa gösterdi.
SP’den AKP’ye geçmek için pazarlıklar yapan, AKP “Maddî yönden çok şey yaptı, ama maneviyatta sınıfta kaldı” deyip, yine AKP’yi var gücüyle destekleyen ve yüzlerce olumsuz icraatlarına ortak olan Arınç mı dürüst?
Yoksa, başta anayasa olmak üzere, Ergenekon, Balyoz, Çözüm Süreci, PKK gibi nerede ise her meselede U dönüşleri yapan, kurucu arkadaşlarına sırtını dönen; daha önce söylediklerinin tam tersini söyleyenler mi dürüst?
Deccalizmin, süfyanizmin, Kemalizmin kurguladığı çağımız siyaseti, “Sıdkı/doğruluğu/dürüstlüğü siyasî ve sosyal hayatta öldürdü.1
Saltanat ve siyaset aldatıcıdır.
Menfaat üzerine dönen siyaset canavardır… Hem ömürleri, maddî ve manevî değerlerini, hem ahlâkları, sıdkı, doğruluğu, dürüstlüğü yer bitirir.
Ne dürüstlük bırakır, ne sadâkat bırakır, ne de vefa! Daha düne kadar kol kola gezen, iktidara yürüyen kardeşleri biribirine soktu! Hele hele, “Siyasal İslâmcılara” bakar mısınız? Siyasetin labirentlerinde kayboldular! Devleti ve toplumu dönüştüreceklerdi. Ne yazık ki, onlar dönüştü!
Dindar görünerek oy topladılar. Sadece yönetimde değil; fiilde, sözde, giyimde, kuşamda, yeme-içme, beşeri münasebetlerde helâl-haram hassasiyetleri gitti. Faize, “tüketici kredisi” adını taktılar; hiç ihtiyaçları olmadığı halde faizli krediler çektiler, boğazlarına kadar faize gömüldüler.
Dâvâ şuurunu kaybettiler…
Sosyeteler ile birlikte yarış etmeye kalktılar. Güya “yobaz değil” modern olduklarını ispat etmek için her türlü şaklabanlığı yaptılar.
Müstebit rejimin, Kemalizmin, kahredici sistemi müdafaa ve ehl-i dünyaya hizmetkârlık yapmaya devam ediyorlar. Neden?
Dipnot:
1- Bediüzzaman Said Nursî, Tarihçe-i Hayatı, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 79.