Ledün/gayb ilminin zor, çetrefilli, esrarlı bölümlerinden olan “ebced ve cifir”le gaybî, gizli, gizemli ve istikbale dair sırlar ortaya çıkarılır.
Ebced hesabının malzemesi altı kelime ve 28 harftir. Her harf bir rakamı sembolize etmektedir. Bu rakamlarla, âyet ve hadislerden önemli hadiseler, sosyal dönüşümler, önemli vak’alar meydana gelmeden önce, aylar yıllar önce tahmin edilebilir.
Riyazet ulemasının (matematik, hesap uzmanlarının) sayıca meydana gelen uygunluk, denklik içinde en ince prensipleri ve halk tarafından harika görünen kanunları (formülleri), tevafuk hesaplarının türlerindendir. Eşyanın yaradılışında da bu birlik, denklik, uygunluk, simetri kanunu gözükmektedir. İki elin/iki ayağın parmakları, eklemler, boğumlar, kemik sayısı, sinirler, damarlar birbirine denk düşmesi... Ağaçların yaprak, çiçek ve meyvelerinin asırlar geçmesine rağmen çok sırlı farkların yanında denk ve her baharda hemen hemen aynı ölçülerde yaratılmaları, Allah’ın birliğini göstermesi yanında bu ebced ve cifir hesabını da düşündürmektedir.
Matematikçilerin çoğunluğu tarafından kabul gören görüşe göre, matematik, tabiatın sırları içine kodlanmış olarak vardır ve insan onu sadece keşfeder. Kaliforniya Üniversitesi Matematik Bölümü Öğretim üyesi bir uzmanın yorumlarından istifade edebiliriz:
“Hiçten bir şey var olmaz tabiî. Matematik de bir şeyden var oluyor. Somuttan geliyor. Çok soyutlanmış, çok somuttan kopmuş, özellikle benim yaptığım matematik... Ama gene de bunlar tabiatın kanunları. Yani yaptığım şeyler var yine de; doğada bir yerlerde var. Bunu nasıl söyleyebileceğimi bilmiyorum, çünkü burada felsefeye giriyor. İnanıyorum ki gerçekten bütün matematikte her şey doğada var; biz yaratmıyoruz, onları buluyoruz. İnsanlığın uygarlığı bir apartman gibi... Her geçen yıl bir kat daha yukarı çıkıyoruz. Geçen yüzyılda çok çıktık! Her katta yeni bir şeyler buluyoruz. Her yeni katta tabiatın kanunları ve mantık nedir bunları buluyoruz. Yani Matematik bir tanedir, iki tane matematik yoktur. Bir tane matematik vardır, biz de o matematiği buluyoruz. Uzaylılar olsa diyelim, onlar zeki yaratıklar olsalar, orada matematik yapsalar, onların yaptığı matematikle bizim yaptığımız matematik arasında hiçbir ayrım olamaz, diye düşünüyorum. Tabiî böyle bir şey ispatlanamaz, ama içimde öyle bir his var, sanki böyleymiş gibi…”