Pakistanlı araştırmacı Dr. Faruk Saleem, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve İslam Konferansı Örgütü'nün (OIC) verilerine dayanarak, İslam aleminin geri kalmışlığının sebebinin “müstebit ve ezberci eğitim” sistemi olduğuna dikkat çeker.
Teknisyenler bakımından Müslüman çoğunluklu Arap ülkelerdeki durum daha da kötüdür:
Her 1 milyon Müslüman Arap nüfus içinde 50 teknisyen bulunmaktadır. Hıristiyan dünyasında ise her bir milyon kişi içinde 1000 teknisyen bulunmaktadır.
*
“İlginçtir, Müslüman 57 ülkenin gayri safi milli hâsılalarının toplamı 2 trilyon doların altındadır.
Buna karşın 310 milyonluk ABD tek başına 12 trilyon dolar değerinde mal ve hizmet üretmekte;
Çin 8 trilyon dolar, Japonya 3,8 trilyon dolar ve Almanya 2,4 trilyon dolarlık üretim yapmaktadır. (Satın alma gücü eşitlenerek hesaplama yapılmıştır.)
İspanya’da 1 trilyon doların üzerindedir. Katolik Polonya 489 milyar dolarlık mal ve hizmet üretimi gerçekleşmektedir. Budist Tayland 545 milyar dolar değerinde mal ve hizmet üretimi yapmaktadır. Ve, İslam Dünyasının gayri safi milli hâsılasının tüm dünya gayri safi milli hâsılası içindeki oranı hızla azalmaktadır.
*
Sebebi nedir? Kalitesiz-ezberci eğitim. ARGE’ye (araştırma geliştirmeye) yeterli kaynak ayrılmaması... Müslümanlar gayri safi milli gelirin yalnızca % 0,2’sini araştırma-geliştirme bütçesi olarak ayırıyor.
Buna karşılık Hıristiyan dünyası araştırma-geliştirmeye % 5 oranında, yani 25 kat daha fazla fon ayırmaktadır.
Sonuç: İslam dünyası yeni bilgi üretebilecek kapasiteden yoksundur. Ayrıca dünyanın ürettiği bilgiyi kendi halklarına öğretmekte de başarısızdır.
Bunun ispatı ise ileri teknoloji ihracat rakamlarında saklıdır: Pakistan’ın ileri teknoloji ihracatının toplam ihracatın içindeki oran %1’dir. Suudi Arabistan, Kuveyt, Fas ve Cezayir’in ise % 0,3’tür. Hristiyan Singapur'da bu oran % 58'dir.
*
O halde Müslümanlar neden bu kadar güçsüzdür?
Cevap: Eğitim yoksunluğu. Tam anlamıyla söylersek; kaliteli ve çağdaş eğitim yoksunluğu.
Yani, gerçek, tahkiki iman eğitimi yoksunluğu, ihlas yoksunluğu, ibadet ve ahlak yoksunluğu, nefis terbiyesi, ma’rifetünnefs yoksunluğudur.
*
Bu yaşayarak müşahade ettiğimiz bir gerçek değil midir? O halde herşeyi olduğu gibi tavsif edip, ona göre tedbir almamız gerekir.
Hastalık ne ise teşhis etmeli ve hasta söylenmeli ki, tedbirini ona göre alsın! “Sen çok iyisin, hiçbir şeyin yok!” deyip boş sözlerle oyalamamak gerekir.
İslam alemi ve Türkiye bu durumda mı? O halde; “Biz şöyle uçak yapacağız, şöyle otomobil imal edeceğiz, şöyle yapıyoruz, Avrupa bizi kıskanıyor!” deyip toplumu onlarca yıl oyalamanın-boyalamanın, boş ve hayali şeylerle meşgul etmenin anlamı ne? Cehalet mi, ihanet mi?
*
Evet, Bediüzzaman, şu teşhisi İslam alemi için: “Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilaftır. Bu üç düşmana karşı; sanat, marifet, ittifak silahiyle cihad edeceğiz.” (Bediüzzaman Said Nursî, Divan-ı Harb-i Örfî, s. 23.)