“Şimdi bakıyorum da bu eserlerdeki hakikatleri öğrenmem için kendim okumam lâzım, derslerle bu iş tam öğrenilmiyor. Bir-iki saat yapılan dersler öğrenmeye yetmiyor. Benim oturup 10-15 saat okumam lâzım ki, öğrenebileyim. Derinlemesine içine girmem lâzım… Hatta geceleri derinleşmek istiyorum. Ondan mahrum olduğumun farkındayım.” Şimdi Hocaefendinin ısrarla vurguladığı sorgulama, özeleştiriyi ciddî olarak yapmak lâzım. Bediüzzaman Said Nursî’nin bir müceddid, müçtehid ve müfessir olarak geliştirdiği Nur hareketi, Fethullah Hoca hareketi içinde kaç yüz binlerce Mehmet Tanrısever var!
Ne kadar enerjik, fedakâr, zeki, hamiyetli, gayretli genç var?
Neden Risale-i Nur’ları gereği gibi okumadık, okumadılar?
Kim okutmadı, niçin okutmadı?
Niçin teşvik edilmediler okumaya?
Niçin “Abiler geliyordu yarım saat ders yapıyor” sonra nazarlar, himmetler, enerjiler, akıllar, zekâlar maddeye, para toplamaya kaydırılıyordu? Bunun arkasındaki saikler neydi?
Kendimizi, aklımız, vicdanımızla sorgularsak, özeleştiri yaparsak:
30 seneler boyunca eğer Risale-i Nur’lar “bir sene anlayarak ve kabul ederek” okusaydık, bugün milletin, ülkenin iman, ibadet, ahlâk, ilim, tefekkür, insan hak ve hürriyetleriyle demokraside ne kadar büyük merhaleler kat edecektik?
Sür’at asrındayız. Ömür sermayesi az, okuyacak ve yapılacak hizmetler çok. Ve hâlâ neden ciddî olarak “anlayarak ve kabul ederek” okumuyoruz?
Böyle bir özeleştiri, sorgulama yapabilecek bir cesaret, olgunluk ve tecrübeye ulaşamadık mı halâ?
“Oturup günde 10-15 saat okumak lâzım!” değil mi?