Diyanet İşleri Başkanı muhterem Prof. Dr. Mehmed Görmez’in, ülkemizi çepeçevre saran ve milletimizi dağdar eden fitne, fesat ateşini milletçe söndürebilmemiz için verdiği mesaj, vicdanlarımızın derinliklerinde yankı buldu.
İnşaallah şu mesajı dalga dalga yayılarak daha da bulacak:
“Fitne ve fesadın kanlı eli bizi ayırmak istiyor. Biz tevhid ve vahdette birleşelim.”
Evet, bu çağrınız a’lerre’s velayn/baş-göz üstüne! Ve bu güzel çağrınıza bizden özel bir çağrı:
“Fitne ve fesadın sonucu terörün” 35-40 senedir bitirilememesinin ilmi, akli, vicdani izahı şudur:
“Hayat-ı içtimaiye-i beşeriyede bir çığır açan, eğer kâinattaki kanun-u fıtrata muvafık hareket etmezse, hayırlı işlerde ve terakkîde muvaffak olamaz. Bütün hareketi şer ve tahrip hesabına geçer.” 1
Sivrisinekleri öldürmek fıtri değildir. Bataklığı kurutmak lazımdır. Birkaç cani yüzünden binlerce masumu öldürmek, bir köyü, bir kasabayı yerle bir etmek fıtri değildir. Zira, çocuk ve gençlerin bir çoğu terör yüzünden; annesi, babası, kardeşi, ağabeyi, amcası veya dayısını veya bunlardan birkaçını kaybetmiştir! Bu, kin, nefret ve düşmanlıkları kabartıyor, sivrisinekleri çoğaltıyor! Bu da öfke patlamalarına sebep oluyor!
İşte sizin bu çağrınız, fıtrata uygun hayırlı bir çığırdır. Zira, Doğu ve Güneydoğu (Şark) insanını intibaha getirecek birinci derecede din ve kalptir.
Müslümanların, hatta insanlığın birlik zemini ve yemini ifade ettiğiniz gibi “tevhid ve vahdettir.”
Ancak, yalnızca “tevhidde, vahdette birleşelim!” cümlesini tekrarlamakla bu fitne ve ayrılık ateşlerini söndürebilir miyiz? “Tevhid ve vahdet”in altı doldurulmazsa, çağrı havada kalmaz mı? “Açız, yemek yemeliyiz; hastayız, tedavi olmalıyız, Yanıyoruz, ateşi söndürmeliyiz!” söyleminden ibaret kalırsa, fiiliyata dökülmezse sonuç alınabilir mi?
Psiko-sosyolojiye göre ne yemek yemeyi, ne de tedaviyi hatırlatmaya gerek var! Canlılar, özellikle insanlar otomatikman ve ilk önce, “karınlarını doyurup, ağrı, sancılarını dindirmeye” koşarlar. Yapılması gereken şey şu olmalı değil mi?
“Hangi gıdai ürün, hangi mevsimde, na zaman, hangi şartlarda, hangi tarlada nasıl ekilir, nasıl hasat edilir, nasıl harmanlanır, nasıl hazırlanır; nasıl pişirilir, sofraya nasıl servis edilir, nasıl ve hangi miktarda, hangi ölçüde ve zaman aralıklarında yenilir, içilir?”
Keza, hastalıkların teşhis, tedavisi için de tesbit edilip ona göre ilaç kullanmak gerekmez mi? Kin, nefret, öfke, düşmanlık yangınlarını da, şefkat, muhabbet, uhuvvet/kardeşlik, paylaşım, kucaklaşma, zekat vs. gibi manevi itfaiyeler söndürmez mi?
Dipnotlar:
1- Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 174.