Siyasal İslâmcılar’a göre Müslümanların zaafı, “siyasettir, iktidar, güç, ekonomi, kaynak yokluğudur. İslâmın sosyo-politik hayata yansımamasıdır.”
Oysa asıl problem, temelde “iman zaafıdır.” Buna bağlı olarak da, “ibadet, ahlak, eğitim ve terbiye zafiyetidir.”
İbadetin de, ahlâkın da, adâletin de, güzel hasletlerin de, siyasetin de, ekonominin de, kaynak kullanımının da yönlendiricisi, itici gücü, yakıtı “iman”dır. Hakikî iman yoksa, ihlâs, ibadet, ahlâk da yoktur, Müslümanca hayat da yoktur, dürüst siyaset de yoktur, sosyo-politik düzen de yoktur!
“Siyasal İslâmcılar”, İslâm ahlâkının ferd, aile ve topluma mal olması için itici güç olarak siyaseti kabul ederler. Yani, evvelâ iktidar (güç sahibi) olmak, sistemi, rejimi, devleti ele geçirmek; onra, İslâm ahlâkını yerleştirmek, “dindar nesiller” yetiştirmek. Kısaca, her şeye siyaset gözlüğüyle bakmak...
Halbuki, siyaset dahil, herşeyin itici gücü “iman”dır. Yani, “En büyük kuvvet ihlâstır, hedefe ulaştıran en kısa yol ihlâstır.” Dolayısıyla siyasete, iktidara, dünyaya, maddeye “iman ve imtihan” gözlüğüyle bakmak gerektir.
Buna bağlı olarak, “ilim, ihlâs, doğruluk, uhuvvet, muhabbet, şefkat, tefekkür, iyilik, dayanışma, ittihad, adâletle yönetim, işi ehline vermek, paylaşım, çalışmak, ücret, kimsenin başkasının günahını yüklenmemesi, vs.” gibi hayatı ve siyaseti de içine alan meselelerin de itici gücü “iman”dır. Başta Allah’a, kitaplara (Kur’ân’a), peygambere (Hz. Muhammed’in (asm) Allah’ın elçisi olduğuna ve ahirete imanla ilgilidir.
Sayılan bu ve benzeri bütün duygu, haslet ve durumlar, “Ehad, Vahid, Rahim, Habib, Alim, Hak, Adil, Rab (terbiye, idare), Muktesid, Şedidül’ikab” gibi Esma-i Hüsna teknesinde yoğrulmalıdır.
Müslümanların yukarıda bir kısmını sıraladığımız mefhumlar ve Esma-i Hüsna hakkında bilgisi nedir? Anlaması, özümsemesi, benimsemesi, yani, imanı hangi derecededir?
Kur’ân’ı yüzünden okuyamayan, namaz sûrelerinin dahi mânâsını bilmeyen bir Müslüman çoğunluğu ile karşı karşıyayız. Dininin temel meselelerini bilmeyen Müslümanların, Kur’ân’ın ve Sünnet-i Seniyye’nin içtimaî ve siyasî ölçülerini ne kadar bilebilir? Bilirse, bu şartlarda ne kadarını, nasıl uygulayabilir?
Şu halde, dinin “sosyo-politik”, pratik yönünden önce Müslümanların temel meselelerde, yani, “iman, ibadet, ahlâk, ilim, tefekkür” zaafları, problemleri vardır.