100 bin memur işinden atıldı. Yüzlerce şirkete el kondu, kayyyım atandı. Türkiye’de Çin, Mısır ve İran’ın toplamından daha fazla gazeteci tutuklu. IŞİD’e üç cepheden eş zamanlı operasyon.
Ferd, aileler, cemaatler ve toplum olarak biribirine düşürüldük!
İçeride ve dışarıda durum bu minvalde. Bunlar birer musîbet ve belâ mıdır? Musîbet ve belâlara maruz kalmamızın sebebi nedir? Hangi fiilimizle kadere fetva verdirdik ki, başımıza bunlar geldi? Ne yaptık ki, dinsizlik, ifsat, zındıka, ahlâksızlık komitelerinin desiselerine aldandık, tuzaklarına, düştük?
Teşhisi Bediüzzaman koymuş:
“Üçüncü suâl: Bâzı eşhâsın hatâsından gelen bu musîbet, bir derece memlekette umumî şekle girmesinin sebebi nedir?
“Elcevap: Umumî musîbet, ekseriyetin hatâsından ileri gelmesi cihetiyle, ekser nâsın o zâlim eşhâsın harekâtına fiilen veya iltizâmen veya iltihâken taraftar olmasıyla, mânen iştirak eder, musîbet-i âmmeye sebebiyet verir.”
Acaba başımıza yağan bu musîbet ve belâlar; Bediüzzaman’ın ortaya koyduğu Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye’nin içtimaî, siyasî politikalarına, ölçü ve prensiplerine değil de, müstebit, süfyanist politikalara “fiilen, iltizamen veya iltihaken” taraf olup iştirak ettiğimizden değil mi? Müceddidî ölçü, prensip ve stratejileri, gereği şekilde okumadığımızdan, kabul etmediğimizden, arkasında durmadığımızdan, yaşamadığımızdan, anlatmadığımızdan, hizmet etmediğimizden değil mi?
Suriye’ye (Şam’a, Hutbe-i Şamiye göndermemiz gerekirken) silâh, bomba Türkiye’den gönderdiğimizden değil mi?
Bütün bu “olumsuz” uygulamalar yapılırken, mü’minler olarak, “Elimizle, dilimizle düzeltmeye çalışmamamız ve en azından kalben buğzederek” duygusal tepkimizi ortaya koymamamız değil mi?
Ve “Elcezau min cinsil amel!” (Ceza, fiilin, amelin, işin cinsinden olur, cinsine göre gelir) hakikatine mi masadak olduk yoksa?
Tövbeye durmayacak mıyız, yanlışlardan vazgeçmeyecek miyiz?
Dipnotlar: 1- Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 158.