Beşeriz, şaşarız, hata eder, kusur işleriz. Hemen tenkide sarılanlar bunlardan kurtulma şansı tanımaz. Belki de tenkitle daha da sahiplenilmesi ve pekişmelerine zemin hazırlanılır. Bunlar insan olmanın sonucudur. Huzur ve mutluluk, ancak bu manevî aza ve cihazların İslâm terbiyesi ile uyum içinde hareket etmeleriyle mümkündür.
Aynı manayı ibadete de cemaate de tatbik edebiliriz. “İhlas ibadetin ruhudur.” Şayet cemaat arasında bir nizam ve uyum bulunmaz ise, cemaat dağılır ve vazifesini yapamaz. İhlas, ibadeti ayakta ve cemaati bir arada tutan manevî bir iksir veya çimento gibidir.
Cemaat içinde yer aldığımız zaman, hata ve kusurlar asgariye, minimuma iner. Zira, “Meşveret-i şer’iyeyle reyler, görüşler teşettütten (dağınıklıktan, karmaşadan) korunur.”(bknz., Kastamonu Lâhikası, s. 183) Sosyal hayat ve cemaat ruhunda ihlas hakim olmalıdır. Tenkide sebep haller olsa bile, bunlar teşhir edilmeden halledilmelidir.
Müminler birbirlerinin kardeşidir, kargir taşlar gibi girift olup, birbirlerine yardım etmeli, eksiklerini tamamlamalı, kusurlarını örtmeli, birbirlerinin ayıbını görmemelidirler. Tıpkı Asr-ı saadette olduğu gibi. Aile, mahalle, cemaat, şehir ve bütün Müslümanlar bir bütündür. Biribirini tenkit etmemeli, kusuru örtmeli, hizmetine yardım etmeli.
“Hem nasıl ki bir fabrikanın çarkları birbiriyle rekabetkârâne uğraşmaz, birbirinin önüne tekaddüm edip tahakküm etmez, birbirinin kusurunu görerek tenkit edip, sa’ye şevkini kırıp atâlete uğratmaz. Belki bütün istidatlarıyla birbirinin hareketini umumî maksada tevcih etmek için yardım ederler; hakikî bir tesanüd, bir ittifakla gaye-i hilkatlerine yürürler. Eğer zerre miktar bir taarruz, bir tahakküm karışsa, o fabrikayı karıştıracak, neticesiz, akîm bırakacak. Fabrika sahibi de o fabrikayı bütün bütün kırıp dağıtacak.”1 Fabrika personeli ve işçiler düzgün ve ihlasla, yani, samimiyetle, kurallara uyarak çalışmazsa, verim düşer, defolu mallar çıkar veya büyük zararlar meydana gelir. Bu durumda fabrika sahibi, devamlı zarar etmektense fabrikayı kapatır ve dağıtır!
Peki, hatalar, yanlışlar nasıl düzeltilecektir. İşte onun da formülü: “Birbirinin noksanını ikmal eder, kusurunu örter, ihtiyacına yardım eder, vazifesine muavenet eder.”2
Dipnotlar:
1-Lem’alar, Enst./inter., s. 165.;
2-Lem’alar, Enst./inter., s. 165.