Siyaset, ruhları öylesine geveze, akılları sersem ediyor, öylesine dünyevîleştirdi ki, İlâhî hakikatleri düşünemez olduk. En mühim ve asıl meseleler bu hay huylar arasında kaynayıp gidiyor.
Oysa, her mü’minin ve bilhassa Nur Talebelerinin mesleklekleri ve şiarından birisi de ma’rufu emr, münkeri nehiydir. Yeni, “emr-i bil-ma’ruf, nehy-i anil-münker” (doğruyu, iyiyi, hayrı, güzeli emretmek; çirkin, şer ve yanlıştan nehyetmek).
İşte Kur’ân’ın fermanı: Sen af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir. 1
Kurtuluşa erenler, “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun.” 2 emrini yerine getirenlerdir.
Müslümanların bir vasfı da şöyle anlatır Kur’ân’da mealen:
“O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar. 3 Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar, rükû’ ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Mü’minleri müjdele.” 4
Baştakiler, mealini verdiğimiz âyet-i kerimeler karşısında zangır zangır titremeli, korkmalı ve kendisine gelmelidir:
“Onlar öyle kimselerdir ki, şâyet kendilerine yeryüzünde imkân ve iktidar versek, namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar. Bütün işlerin âkıbeti Allah’a aittir. 5
Nur Talebelerinin vazifesi, “emr-i bil-ma’ruf, nehy-i anil-münker” çerçevesinde, insanları siyaset labirentlerinden ve siyasî gevezelikler yapmaktan kurtarmaya çalışmak değil mi? Eğer, iktidardaki bir partiyi, “Aferin, iyi yapıyorsunuz, devam edin, siz en iyi, en dindar siyasî partisiniz, oyum sizedir!” diye desteklerse birinci vazife olan iman hakikatlerini bir tarafa bırakıp siyasî gevezeliklerle ömür tüketmelerine yardım etmek olmaz mı?
Halbuki, (insanlara tebliğ edecek) öyle merakaver, öyle hayatî, öylesine lüzumlu meseleler var ki… Peygamber Efendimiz (asm) ne kadar merakâver, ne kadar câzibedar, ne kadar lüzumlu, ne kadar dehşetli hakàikı gösterir ve mesâili ispat eder… 6
Dinin içini ve dindarlığın içini boşaltırsınız… Dindar nesil değil, kindar nesil yetiştirirsiniz. “Cazibedar ve menfaat üzerine dönen canavar siyaset” labirentlerinde dolaştırdığınız dindarları da helâl-haram hassasiyeti kalmayan, faizci, işi ehline vermeyen, adalet etmeyen, zulmeden insanlar haline getirir, tüketirsiniz.
Ve dinî hassasiyeti olmayan ve hatta dine muarız olan kitlelere, “Din bu ise, dindarlık bu ise!” dedirtecek dehşette bir cinayet işlersiniz!
Dipnotlar:
1- Kur’ân, A’râf Sûresi, 199. 2-Age, Âl-i İmrân Sûresi, 104. 3- Age, A’râf Sûresi, 157. 4- Age, Tevbe Sûresi, 112. 5- Age, Hac Sûresi, 41. 6- Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, s. 217.