Kelimeler zamanla mana değişikliği, mânâ kaymalarına uğrarlar veya başka başka anlamlarda kullanılırlar. Meselâ, “serbest”, “hükmetmek”, “adavet” “hükümet” gibi.
“Hükmetmek”, aynı zamanda “düşün- mek, karar vermek ve inanmak” an- lamındadır. Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler, yönetim anlamında değil, inanmayanlar anlamındadır.
“Adavet”in bildiğimiz, akla gelen ilk anlamı, düşmanlıktır. Ne var ki, başka anlamları da var.
Meselâ, Bediüzzaman şöyle bir cümle kullanır: “Belki yüz sefer tecrübe etmişim, kardeşlerime adavetim vaktinde…”
Ve Bediüzzaman, “kardeşlerine yüzlerce kez düşmanlık” mı etmiştir gibi aklın almayacağı bir suali gelir. Halbuki, adavetin bir anlamı “kızgınlık” diğeri “öfke”dir. Bu durumda, “ne zaman adavet etsem” demek, “ne zaman öfkelensem, kızsam” demektir.
Şimdi “hükümet” kelimesinin geçtiği pasaja bu zaviyeden bakalım:
“Zerrâtı günahkârlardan mürekkep bir hükûmet tamamıyla mâsum olamaz. Demek, nokta-i nazar, hükûmetin hase- nâtı, seyyiâtına tereccuhudur. Yoksa, seyyiesiz hükûmet muhal-i âdidir (hatasız hükümet imkânsızdır). Ben öyle adamlara anarşist nazarıyla bakıyorum… Meslekleri ihtilâl ve fesattır…1 Eskiden hükümet, “dev- let” anlamında kullanılıyordu. Bediüzzaman da “hükümet” derken “devlet”i kast eder. Ki, Risale-i Nur’un yüzlerce yerinde geçen “hükümet” bu anlamda kul- lanılmıştır. Osmanlı hükümeti, Alman hükümeti, gibi.
“Şu hülyanın (hayalinin) neticesi olan meyl-üt tahrip (yıkma arzusu) ile o sureti bozmaya çalışacak.” dediği zihniyete de Bediüzzaman’ın metne sonradan eklediği notta şöyle deşifre etmiştir:
“Ki komünist ve anarşist mânâsıyla Kemalizm ve inkılâp softalarını ve dönmeleri görmüş gibi haber veriyor”.
İktidarda olan parti anlamındaki hü- kümet, elbette eleştirilebilir, hatta e- leştirilmelidir.
Ki, Bediüzzaman bizatihi eserlerinde yapıyor ve yolunu gösteriyor:
“İdare ve âsâyişe ilişmeyen şiddetli muhalifler, her hükûmette bulunur. Hattâ, Hazret-i Ömer’in (ra) taht-ı hâki- miyetindeki Hıristiyanlara kanun-u şeriatı ve Kur’ân’ı inkâr ettikleri halde ili- şilmiyordu. Hürriyet-i fikir ve serbestiyet-i vicdan düsturu ile, Risale-i Nur’un bir kısım şakirtleri, idareye dokunmamak şartıyla rejim ve usûlünüzü ilmen kabul etmezse ve muhalif amel etse, hattâ rejimin sahibine adâvet etse, onlara kanunen ilişilmez.”2
Dipnotlar:
1- Münâzarât, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 51-52. 2- Şuâlar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 307-308.