Bazı kardeşlerimiz, “Hüsn-ü zan, adem-i itimat’ sözünü Risale-i Nur’da bulamadık. Bu söz Bediüzzaman’a mı ait?” diye sordu.
Evet, bu veciz söz Üstadımızın değil, Zübeyir Ağabey’in Risale-i Nur’dan çıkarımıdır. Harfi harfine “Risale-i Nur’a tam sadâkat, sarsılmaz daimî bir sebatla” bağlı olan Zübeyir Ağabey’in, “Söylediklerimin hepsini Üstad’tan aldım!” dediği rivayet ediliyor.
Şu iki tesbitten çıkarmış olabilir:
“İnsan hüsn-ü zanna memurdur. İnsan, herkesi kendisinden üstün bilmelidir. Kendisinde bulunan sû-i ahlâkı, sû-i zan sâikasıyla başkalara teşmil etmesin. Ve başkaların bazı harekâtını, hikmetini bilmediğinden takbih etmesin.” 1
Güven esastır, ama, mihenge vurmak, delil ve sonuca bakmak bu esasın olmazsa olmaz şartıdır. Herkes için hüsn-ü zan etmek, iyi düşünmek, olumlu bakmak durumundayız. Herkes iyidir. Her mü’min samimidir, dürüsttür, masumdur.
İkincisi: “Hakkın hatırı âlidir; hiçbir hatıra fedâ edilmemek gerektir. Fakat şu hüsn-ü zannınızı kabul etmem. Zira bir müfside, bir dessasa hüsn-ü zan edebilirsiniz. Delil ve âkıbete bakınız.” 2
İnsan bu; çiğ süt emmiştir, beşerdir, şaşar! Öyle ise, hüsn-ü zan etmekle beraber, iş, durum, hal, vaziyet, şartlar neyi gerektiriyorsa onu yapmaktır.
Evet, mü’min güvenilirdir, emindir; hüsn-ü zan ederiz. Müslümanlar güvenilirdir, ama, evlilik akti, nikâh antlaşması yapmalıyız. Kur’ân, hüsn-ü zan etmemizi isterken, sosyal, ticarî ve sair bütün meselelerde “yazışmamızı ve şahit” tutmamızı ister. İşte bu “adem-i itimat”tır.
Hiç kimsenin iyi niyetinden şüphemiz yok, olmamalı. Ancak, nefsi, his, vehim ve heva, şeytan bizi aldatabilir.
Üstadımızın tesbit ve teşhisiyle: “Haberleri olmadan bir kısmımıza fazla iş” bulup ve tuzağa düşürebilirler. Hücumat-ı Sitte’de geçen “hubb-u cah, (şan, şöhret, makam mevki sevgisi); havf/korku damarı, tama (mala karşı açgözlülük), asabiyet-i cahiliye/milliyetçilik damarı, enaniyet, dünyanın cazibedar şeyleri (kadın, eğlence)” ile avlayabilirler. İlk talebeleri dahil hangimiz avlanmaya teşebbüs edilmedi?
Bu durumda, “adem-i itimat” devreye girer.
Almanların bir atasözü bunu güzel açıklar: Güven iyidir, ama kontrol daha iyidir!
Meselâ, adam:
● “Gizli ifsat, ahlâksızlık, dinsizlik ve zındıka ve mason komitelerinin…” oyuncağı olabilir. 3
● “Ehl-i dünyanın hafiye/ajan ve propagandacıları”ndan birisi olabilir. 4
Evet, hüsn-ü zan, ama, adem-i itimat. Güzel düşünmek ve her zaman da delile bakmak. Delil yoksa, “Âkıbete bakınız.” Meselâ, adamı veya memuru biliyoruz; parasız, pulsuz, çulsuz… Birgün karşımıza paralı, altında arabalı, krant tuvalet elbise, kazancından fazla harcamalar (resmiyette de var bu) ile karşımıza çıktı.
Çaldığına veya rüşvet yediğine dair “delil” yok! O zaman akıbete bakacağız!
Dipnotlar:
1- Mesnevî-i Nuriye
2- Münâzarât, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 119.
3- Sözler, s. 366, 722, 723, Lem’alar, s. 157, 168.
4- Mektubat, s. 401, 402.