"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Hüsn-ü zan, adem-i itimat” Bediüzzaman’ın sözü müdür?

Ali FERŞADOĞLU
25 Ekim 2019, Cuma
Bazı kardeşlerimiz, “Hüsn-ü zan, adem-i itimat’ sözünü Risale-i Nur’da bulamadık. Bu söz Bediüzzaman’a mı ait?” diye sordu.

Evet, bu veciz söz Üstadımızın değil, Zübeyir Ağabey’in Risale-i Nur’dan çıkarımıdır. Harfi harfine “Risale-i Nur’a tam sadâkat, sarsılmaz daimî bir sebatla” bağlı olan Zübeyir Ağabey’in, “Söylediklerimin hepsini Üstad’tan aldım!” dediği rivayet ediliyor.

Şu iki tesbitten çıkarmış olabilir:

“İnsan hüsn-ü zanna memurdur. İnsan, herkesi kendisinden üstün bilmelidir. Kendisinde bulunan sû-i ahlâkı, sû-i zan sâikasıyla başkalara teşmil etmesin. Ve başkaların bazı harekâtını, hikmetini bilmediğinden takbih etmesin.” 1 

Güven esastır, ama, mihenge vurmak, delil ve sonuca bakmak bu esasın olmazsa olmaz şartıdır. Herkes için hüsn-ü zan etmek, iyi düşünmek, olumlu bakmak durumundayız. Herkes iyidir. Her mü’min samimidir, dürüsttür, masumdur.

İkincisi: “Hakkın hatırı âlidir; hiçbir hatıra fedâ edilmemek gerektir. Fakat şu hüsn-ü zannınızı kabul etmem. Zira bir müfside, bir dessasa hüsn-ü zan edebilirsiniz. Delil ve âkıbete bakınız.” 2

İnsan bu; çiğ süt emmiştir, beşerdir, şaşar! Öyle ise, hüsn-ü zan etmekle beraber, iş, durum, hal, vaziyet, şartlar neyi gerektiriyorsa onu yapmaktır.

Evet, mü’min güvenilirdir, emindir; hüsn-ü zan ederiz. Müslümanlar güvenilirdir, ama, evlilik akti, nikâh antlaşması yapmalıyız. Kur’ân, hüsn-ü zan etmemizi isterken, sosyal, ticarî ve sair bütün meselelerde “yazışmamızı ve şahit” tutmamızı ister. İşte bu “adem-i itimat”tır.

 Hiç kimsenin iyi niyetinden şüphemiz yok, olmamalı. Ancak, nefsi, his, vehim ve heva, şeytan bizi aldatabilir.

Üstadımızın tesbit ve teşhisiyle: “Haberleri olmadan bir kısmımıza fazla iş” bulup ve tuzağa düşürebilirler. Hücumat-ı Sitte’de geçen “hubb-u cah, (şan, şöhret, makam mevki sevgisi); havf/korku damarı, tama (mala karşı açgözlülük), asabiyet-i cahiliye/milliyetçilik damarı, enaniyet, dünyanın cazibedar şeyleri (kadın, eğlence)” ile avlayabilirler. İlk talebeleri dahil hangimiz avlanmaya teşebbüs edilmedi?

Bu durumda, “adem-i itimat” devreye girer. 

Almanların bir atasözü bunu güzel açıklar: Güven iyidir, ama kontrol daha iyidir!

Meselâ, adam:

● “Gizli ifsat, ahlâksızlık, dinsizlik ve zındıka ve mason komitelerinin…” oyuncağı olabilir. 3 

● “Ehl-i dünyanın hafiye/ajan ve propagandacıları”ndan birisi olabilir. 4 

Evet, hüsn-ü zan, ama, adem-i itimat. Güzel düşünmek ve her zaman da delile bakmak. Delil yoksa, “Âkıbete bakınız.” Meselâ, adamı veya memuru biliyoruz; parasız, pulsuz, çulsuz… Birgün karşımıza paralı, altında arabalı, krant tuvalet elbise, kazancından fazla harcamalar (resmiyette de var bu) ile karşımıza çıktı.

Çaldığına veya rüşvet yediğine dair “delil” yok! O zaman akıbete bakacağız!

Dipnotlar:

1- Mesnevî-i Nuriye

2- Münâzarât, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 119.

3- Sözler, s. 366, 722, 723, Lem’alar, s. 157, 168.

4- Mektubat, s. 401, 402.

Okunma Sayısı: 6745
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı