“Taklidin pederi ve istibdâd-ı siyâsînin veledi olan istibdâd-ı ilmîdir ki, Cebriye, Râfıziye, Mûtezile gibi İslâmiyeti müşevveş eden fırkaları tevlid etmiştir.
Bence taklidin temelini atıp, ihtilâfâtı çıkarmakla, Mûtezile, Cebriye, Mürcie, Mücessime gibi dalâlet fırkalarını İslâmiyetten intâc eden mesâil-i diniyedeki istibdad-ı ilmîdir ve nefsü’l-emirde mukayyed olan şeyde ıtlaktır.” 1
- Taklit: Meselenin aslına, özüne dair bilgi olmaksızın başkalarına uymaya denir.
- İstibdat: Baskı, zorbalık, tahakkümdür. İstibdat yalnızca idarî ve askerî olmaz. Fikrî, ilmî, manevî, istibdat da olabilir.
Taklit ve baskı olan yerde önyargı, taassup (körü körüne yapışmak) vardır.
İlmi istibdat; düşünce ve ilim hürriyetini kısıtlar. Taassup, baskı, taklit; farklı, alternatif fikirlerin ortaya çıkmasına engel olur. O halde, fikir, ilim donuklaşır, keşif ve gelişmeler durur. Baskı, taklit ve taassup ile, fikir hürriyeti engellenir, alternatif düşüncelere yer verilmez. Yanlış fikirler, anlayışlar devam eder.
Alternatif fikirleri, “dinden çıkmış” sayılarak bâtıl mezheplerin doğmasına sebebiyet verildi.
Siyasî ve idarî istibdat gibi, ilmî istibdada da meydan verilmemeli, “ilim ve fikir hürriyetinin” temel unsuru olan istişare yapılmalıdır.
İlmi istibdat, “Bu mesele ilmen böyledir, başka bir şekli yoktur, başka türlü düşünenler dinden çıkar!” şeklinde ortaya çıktı. Bu ise, “Mûtezile, Cebriye, Mürcie, Mücessime” gibi bâtıl mezhepleri ve kollarıyla birlikte 73 fırkayı doğurdu.
Mezhepler tarihi kitaplarında bunlardan bazıları şöyle sıralanır: İtikatta Cebriye, Mu’tezîle, Kaderiyye, Mücessime...
Amelde, Şiâ. Şia’nın müfrit kolları, Zeydîlik, İsmailiyye, Bâtınıyye, Dürzîlik, Rafıziyye, Nusayrîye, Mürcîe, Kadıyânîlik, Ahmedîlik, Bâbîlik, Bahâîlik vs.
Dipnot:
1- Bediüzzaman Said Nursî, Münâzarât, s. 22,31.