Müslüman barışçıdır. İslâm kelimesine göre de barışsever olmak zorundadır.
Zira, İslâm kelimesi sözlükteki bir anlamı da hakka, hakikate teslim ve barışçı olmaktır. Selâm/barış; aynı zamanda diyaloğun, tanışmanın, tearüfün, emniyetin, huzurun esrarlı sözcüğüdür.
Kardeşlik ve barış da tahkiki imana bağlıdır. Gayet tabiî ki, bu iman “İnanıyorum!” lâfzından ibaret değildir. “Araştırarak, tetkik, tahkik ile tefekkür ederek ve inceleyerek aklen, ilmen, vicdanen kabul edilen bir olgu”, gerçek bir imandır. Kur’ân’da buna temas eden binlerce âyet vardır. Bunun zıddı taklidi imana mealen şöyle işaret edilir:
“Bedevîler, ‘İman ettik’ dediler. De ki: İman etmediniz. (Öyle ise, ‘iman ettik”’ demeyin.) Fakat ‘boyun eğdik’ deyin. Henüz iman kalplerinize girmedi.” (Hucurat Sûresi, 14.)
İman; hürriyet, tevekkül, muhabbet, ihlâs, merhamet, kardeşlik, dayanışma, yardımlaşma, zikir, şükür, sabır, iktisat, kanaat, cömertlik, isar ve sair olumlu bütün duygu ve hasletlerin inkişafı; ve negatif/olumsuz duygu ve hasletlerin mecralarına yönlendirilmesi nisbetindedir.
İşte bu imanın getirdiği kardeşlik ve barışa Peygamberimiz (asm) şöyle işaret etmektedir:
“Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, sizler iman etmedikçe Cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız!..” (Müslim, Îmân 93-94; Tirmizî, Et’ime 45; İbni Mâce, Mukaddime 9)