Biz madde sınırlı ve hayatın şartlarına uymak zorunda olduğumuza göre madde ötesine geçmemiz mümkün mü? Mevzuu algılayabilmek için öncelikle dikkate sunmamız gereken husus, hayat tabakaları, yani boyutlarıdır. 

Bediüzzaman’ın tasnifiyle hayat tabakaları beştir: Birincisi dünya, maddî, mülk boyutundaki hayat, yani beş duyumuzla algıladığımız şahadet âlemidir. Diğer hayat mertebeleri ise, Hz. Hızır ve İlyas’ın (as) bulunduğu ikinci, Hz. İdris ve İlyas’ın (as) bulunduğu üçüncü; şehitlerin bulunduğu dördüncü ve kabirdekilerin beşinci tabaka-ı hayatları... Bu dört hayat tabakaları gayb âlemindedir.

Kâinat, “nötron, proton, foton” gibi, tesbit edilen 200 parçasıyla atomdan hücre, uzuv, su, bitki, hayvanlar, unsurlar, yıldızlardan galaksilere, galaksilerden nebulalara kadar sayısız esrarlı varlık, girift-karmaşık hadise ve enteresan faaliyetlerin cereyan ettiği, her şeyin bir şey, bir şeyin her şeyle irtibat; düzen, denge ve alış veriş içinde olduğu âlem içinde âlemdir. Her şey canlıdır, hayat sahibidir ve kendine münasip ruhu ve duyguları vardır. 

Bu âlemlerin merkezinde de insan yerleştirilmiştir. Ki insan, kâinatın özü, küçültülmüş bir numunesidir. Keza bütün varlıkların özetidir ve onlardan parçalar taşımaktadır. Bütün enerji boyutları, canlılık ve kanunlar onda da geçerlidir. 

Ruh/duygu-beden, madde-mânâ, fizik-metafizik (gayb) âlemler, elektro-biyo-manyetik enerji türleri canlıdır, ruh sahipleridir ve bir bütünün parçalarını teşkil ederler. Aralarında da komplike, girift, muhteşem, enteresan bağlantılar bulunmaktadır. Ayrıca insana en gelişmiş teknolojik cihazlarla bile kıyaslanamayacak mükemmellikte duyu, duygu, his ile lâtifeler ve bunları sonsuz derecede geliştirebilecek potansiyel yetenek verilmiştir.