* İnsan mükerrem ve eşref-i mahlûkattır. Yani, yaratılmışların en ikrama mazhar olanı ve en şereflisidir. Ona bu şerefe lâyık bir şekilde yaklaşmalıdır. İftira, yalan, su-i zan ve gıybetle asla horlanamaz.
* İnsan hür doğar, ama yine abdullahtır. Abdullah olmayı kabul etmeyen, kula köle olur.
* İnsanlık, “Vahşet ve bedeviyet devri, kölelik devri, esaret devri, ecirlik” devirlerini atlatmış, “Malikiyet ve serbestiyet devrine” ayak basmıştır. (Sözler, s. 650.) İnsanlık hürriyete koşuyor.
Malikiyet ve hürriyete (aynı zamanda hür teşebbüse) dayalı olmayan hiçbir çalışma ve hizmet başarılı olamaz.
* Hiç kimse, rızası dışında bir fiil, hareket ve hayat tarzına zorlanamaz.
* Kişi düşüncelerinden dolayı suçlanamaz. Zira, “tahayyül hüküm değildir.” Yanlış, gayr-i meşrû fikirlerini fiile geçirmeden hiç kimse suçlanamaz.
* Herkes bütün hak ve hürriyetleri ihtiva eden başta din olmak ve vicdan olmak her türlü hak ve hürriyetlere sahiptir.
* Suçsuz ve masum olan hiç kimsenin mesleği, emeği, malı, mülkü zorla elinden alınamaz, suçu sabit olmadan müsadere edilemez.
* Ferdin, cemiyetin, toplumun, ülkenin, devletin gelişmesi, ilerlemesi, kalkınması, hürriyetle mümkündür.
* Müslümanların baş düşmanı insan değil, “cehalet, fakr-u zaruret ve ihtilâftır.”
Bu üç düşmana karşı “marifet, san’at ve ittifak silâhıyla cihad” edilmelidir.
* Müslümanlar arasında (hangi mezhep ve siyasî düşüncede olursa olsun) kardeşlik esastır.
* Ayrıca, bütün insanlar yaratılışta kardeştir. Bütün insanlarla “dinî, vatanî, sınıfî” birlik yönlerimiz vardır. Peygamberimizin (asm), “Ey insanlar kardeş olunuz!” emrine imtisal etmekle mükellefiz.