Bir zamanların başbakanı, şimdi cumhurbaşkanı eline alarak, “Biz İşaratü’l-İ’caz’ı bastık!” diye meydan meydan dolaşıp propaganda yapmıştı değil mi?
Nerede basılan İşaratü’l-İ’caz, verin okuyalım, verin dağıtalım; millet istifade etsin!
Bir zamanların Dışişleri Bakanı, şimdinin Başbakanı “Hutbe-i Şamiye’yi okuma zamanı!” demişti; ne oldu? Okuyorlar mı; okutuyorlar mı?
Yoksa Risale-i Nur’u yasaklamanın ve devletleştirmenin getireceği müthiş oy kaybını önlemek için miydi o şovlar?
Şimdi 208 günü aşkındır Risale-i Nur’un basımı yasak ve muhtaçlara ulaştırılamıyor! Herşey özelleşirken Risale-i Nur devletletleştirildi!
Bu ne dehşetli bir cinayettir.
Bu ne dehşetli bir oyundur!
Bu ne menem bir siyasete alet yapmaktır? Bu ne müthiş bir Süfyanist münafıklıktır?
Farz edelim ki,-farzetmesi bile muhaldir-elimize aldık, sokaklara çıktık, “Bu kitabı biz bastık, Şimdi Hutbe-i Şamiye okuma zamanı!
Biz, bu eserleri birkaç sefer devrettiğimiz halde, Yeni Asya olarak 45 yıldır biz basa geldiğimiz halde, hangi meselelerini ne kadar anladık? Ne kadarıyla amel ediyoruz; pratiğe geçiriyoruz? Ne kadar ihlasla uyguluyoruz?
Peki, onlar ellerine alıp “Bastırdık, okuma zamanı” demekle okumuş mu oluyorlar? Anlamış mı oluyorlar? Uygulamış mı oluyorlar? İhlaslı davranmış mı oluyorlar? Yoksa, menhus siyasetlerine âlet mi etmiş oluyorlar?
AKP’nin, kendilerinin yasaklamadığı algısını uyandırmak ve siyasî rant için “Biz İşaratü’l-İ’caz’ı bastık, Hutbe-i Şamiye okuma zamanı!”propagandası yaptılar. Samimiyet, “Diyanet İşleri Başkanlığı İşaratü’l-İ’caz 30 bin basacak!” sözünün karşılığını koymayı gerektirir?
Başkan Mehmet Görmez, “Bandrol problememiz yok, dağıtacağız!” demişti… Bunlar da mı oyuna getirildi, yoksa bunlar da mı oyunun içinde?
Gidip Diyanet Vakfı kitapçılarına sorunuz, bir adet İşaratü’l-İcaz eseri bulabilecek misiniz?