"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İslâm ve demokrasi (2)

Ali FERŞADOĞLU
01 Şubat 2013, Cuma
Ne yazık ki, bir kesim hâlâ demokrasiyi ‘küfür rejimi’ olarak görebiliyor. Şu an devletin başında olan siyasetçilerden biriyle 1980’lerde tartışırken, “Biz şeriatı getireceğiz, sen bir de ilahiyatçı olacaksın hemşehrim, demokrasi küfürdür, demokratlar kâfirdir, ne işin var demokratların peşinde!” diyordu…
2000’li yılların eşiğinde muhterem, mütedeyyin, fikir ehli bir gazeteci, dindarlara hitaben şöyle bir yazı yazar: “Pakistanlı Prof. Hurşid Ahmed diyor ki: ‘İslâmî demokrasi olabilir, gelin bunu tartışalım!’”
Allah insaf versin; bir hürriyet kahramanı ve hürriyetin felsefesini yapan, kitabını yazan dünya çapında bir mütefekkir olan Bediüzzaman, tam 100 küsur sene önce, hürriyetin imanın bir özelliği olduğunun; Meşrûtiyet’in, demokrasinin İslâmın ruhuna uygun olduğunun ilmî izahlarını yapmış, ömür boyu fiilen yaşamış, anlatmış, yazmış, kitaplaştırmış, bir hürriyet aşığı ve hürriyet kahramanıdır.
Yarım asrı aşkındır da Nur Talebeleri, sözlü, yazılı izah ve şerh etmeye çalışıyor.
Türkiye başka İslâm ülkelerinden farklı olarak kansız, şiddetsiz bu hürriyet ve demokrasi merhalesine Risale-i Nur ve talebeleri sayesinde gelmiştir.
İslâmî kesimleri, dindarları “din-demokrasi” ikilemi ve çatışmasından kurtarmıştır.
Kâmil mânâda ileri hürriyet ve demokrasiye ulaşmak, ancak Bediüzzaman’ın Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye’den istihraç ettiği Münâzarât, Hutbe-i Şamiye, Divan-ı Harb-i Örfî vs. gibi eserlerle mümkündür.
İstibdadat, diktatörlük, baskı, zulmün temeli, hâmîsi, yayıcısı Deccalizmi de ancak Risale-i Nur, bilhassa 5. Şuâ ile etkisiz hâle getirebiliriz. Bu bir kanserdir, “Şuâ” tedavisi lâzımdır.
Dünyaya gönderilişimizin ana gayesi imtihan. İmtihan olabilmemiz için de “hür irâde” şarttır. Kadere iman, cüz’î irade dediğimiz hür irade düşünce, iman, inanç, amel hürriyetini ifade eder. Bediüzzaman “Hürriyet imanın özelliğidir” derken aynı zamanda bunu da kast eder.
Hürriyet, kulluğun en yüksek mertebesi; nefse kul olmaktan kurtulup Allah’a kul olma idrakine erme, yalnız O’na kulluk ederek kavuşulabilen üstün derece. (D. Mehmet Doğan, Büyük Türkçe Sözlük, İst. 1996, s. 506; Dr. Hasan AKAY, İslâmî Terimler Sözlüğü, İst. 1991, s. 142.)
Din, yalnızca “ibadetlerin” değil, “hu­ku­kun, hak ve hürriyetlerin, mimarinin, san’atın, teknolojinin” de kaynağıdır.
Okunma Sayısı: 1535
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı