Köprü dergisini herkes şahsen almalı, dikkatle okumalı. Hatta birkaç adet alıp hediye etmeli.
Her mahal, her ilçe, her il ve müsait olan bölge meşveret heyetleri bir araya gelip kollektif okumalar ve müzakereler yapmalı. Mahalli ve umumî derslerden sonra müsait olanlar dağılmayarak Köprü’deki meseleleri müzakere ve mütalâa etmeli.
Yeni Asya, Köprüdeki yazıları, “Referanduma Doğru” başlığı altında, o tarihe kadar küçük parçalar halinde yazı serileri olarak yayınlamalı. Başkanlık sayısında yazan ve müsait olan diğer akademisyenlerimiz, yazar-çizer ve hatiplerimiz il il dolaşıp konferans, seminer ve sohbet tarzında anlatmalı. Akademisyenlerimizin bu seminer ve sohbetleri-ve özel olarak akademisyenlerimiz video çekimlerini-Euro Nur ve sosyal medyada yayınlamalı. Bizim aklımıza gelmeyen başka teklifler varsa onları da paylaşmalı…
“Kim azizlik, şan ve şeref istiyorsa, bilsin ki şan ve şerefin tamamı Allah’ındır. Güzel, nezîh söz ancak O’na yükselir; iyi-yararlı amel de o sözü yükseltir. Kötülükler kuranlara şiddetli azâb vardır. Ve işte onların kurduğu (düzenler, düzenbazlıklar) silinip yok olmaya mahkûmdur.” (Fatır Sûresi, 10.)
Peki, okursak, anlarsak, anlatmaya çalışırsak sonuç ne olur? Biz işimizi, hizmetimizi “sayı ve sonuç” odaklı değil, “tebliğ, rıza ve hizmet odaklı” yapmalıyız. O halde sonuca karışmayız. Sonuç hususunda da, yine Peygamberimizin (asm) hakikî varisi Tabibüzzaman Bediüzzaman’ı dinleriz bakalım Rasulullahtan (asm) bize ne getirmiş:
- “Pek çok defa Moğolları püskürten ve mağlûp eden Celâleddin-i Harzemşah’ın yaklaşımını biliyorsunuz; “Vazifem Allah yolunda cihad etmektir, galip getirmek, mağlûp etmek Allah’ın işidir.” dediği ve öyle hareket ettiği için çoğu kere muzaffer olmuştur. (Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 135.)
- “Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menfî hareket değildir. ...Evet, mesleğimizde kuvvet var. Fakat bu kuvvet, âsâyişi muhafaza etmek içindir. ...Bu kuvvet dahile karşı değil, ancak hâricî tecavüze karşı istimal edilebilir. ...Bunun içindir ki, bütün hayatımda bütün kuvvetimle âsâyişi muhafazaya çalışmışım.” (Emirdağ Lâhikası, 2006, s. 873.)
Üstad’ın Kur’ân’dan aldığı şu prensibi de hatırlatmalı: “Menfi yaklaşımlar bir nevi usul-ü vahşiyâne olur. Yoksa sırf keyfîdir. Eşhâsın (kişilerin) keyfine tebaiyet edilmez ve etmeyiz!” (Mektubat, s. 417.)