İstişare kararlarına uymanın, “farz!” derecesinde bir emir olduğu hükmünü biz vermeyelim, Kur’ân versin, Sünnet-i Seniyye versin ve bunların ışığında meşveretin hükmünü bize bildiren Bediüzzaman versin…
Şu sorularla meşveretin hükmünü ortaya koymaya çalışalım:
Meşveret, âyet, hâdis ve Asr-ı Saadetteki uygulamalarla sâbit bir hüküm değil mi?
“Ve işlerde onlara istişare et” (Al-i İmran Sûresi, 159) “Onların aralarındaki işleri, istişare iledir” (Şura Sûresi, 38.)
Allah, insanın yaratılışını anlatırken meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, ne dersiniz?” (Bakara Sûresi, 30.) buyurarak bize meşveret etmeyi esas almamızı öğütlemiyor mu?
Peygamberimiz (asm) hakkında âyet, hüküm bulunmayan meselelerde ashabıyla istişare etmedi mi?
Ebu Hureyre (ra); “Ben, Resulullah’tan (asm) daha fazla arkadaşlarıyla meşveret eden birini görmedim.” (Tirmizi, Cihad, 35.) diye onun istişaredeki hassasiyetini bize nakletmedi mi?
Bedir, Uhud, Hendek Savaşları gibi en kritik meselelerde istişare kararlarına kararlara uymamış mı? (İbnu Kesir, II, 128-129.) Hatta, Peygamberimiz (asm), bir gün önce gördüğü rüyayı istişarede ashabına şöyle anlatmamış mı?
“Bir sığır boğazlanmış, kılıcımda bir gedik açılmış, elimi sağlam bir zırha sokmuştum. Bu ashabımdan birçok insanın öldürüleceğini, akrabamdan birisini kaybedeceğimi, zırh ise Medine’yi gösteriyor. Ben Medine’de savunma taraftarıyım.” (İbn-i Hişam, 2/84.)
Buna rağmen, Bedir Harbine iştirak edip hayatta kalan ve özellikle iştirak edemeyen genç sahabiler, Kur’ân’ın, o savaşa iştirak edenlerin faziletine yetişmek için “meydan savaşı” kararı çıkarttı. Güngörmüş bazı sahabiler ve kişiler, “Ne yaptınız, Peygamberimizi de (asm) böyle karar almaya yönelttiniz!” mealinde sözler sarfedince, onların bir kısmı gelip, görüşlerinden vazgeçtiklerini söylediğinde, “Bir peygambere istişare kararı üzerine zırhını giydiğinde, artık geriye dönmesi yakışmaz.” (İbnu Kesir, II, 91; Beydavi, I, 178.)
“İş konusunda onlarla istişare et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever. (Al-i İmran, 159.) âyetine ittibaen istişare kararının arkasında durmadı mı?