"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İttihad-ı İslâm nerde olacaktır? -1

Ali FERŞADOĞLU
26 Ağustos 2016, Cuma
Bu müşkülümüzü de Bediüzzaman halletmiştir. Şöyle ki:

“Ey dinî cemiyetler! Maksadımız, dinî cemaatlar maksatta ittihad etmelidirler. Mesalikte ve meşreplerde ittihad mümkün olmadığı gibi, caiz de değildir. Zira taklit yolunu açar ve “Neme lâzım, başkası düşünsün” sözünü de söylettirir.”1

Yani, maksadda, hedefte ittihad etmeli. Mesalik, mesleklerde, yol, sistem, metotta değil, maksadda (hedefte) ittihad etmelidir. Topluma hizmette ve temel meselelerde, ortak zeminlerde bir araya gelmelidirler. Yoksa, meslekte ve meşrepte değil. Yani, her mesleğin kendisine göre metodu, yolu, tarzı, sistemi, usûlü vardır. Çiftçi fırıncının, ayakkabıcı doktorun metotlarını, sistemini, usûllerini uygulayamaz, uygulamamalı. Dolayısıyla, “gel, meslek ve meşrepte bir araya gelelim, ittihad edelim, aynı usûl, metot ve sistemi takip edelim, aynı şekilde çalışalım” diyemezler.

Veya, herkes doktor, herkes ayakkabıcı, herkes çiftçi, herkes sağlıkçı olsun denmemelidir. “Lâzım da değil, caiz de değil!” Cemaatler de öyle: Herkes kendi meslek ve meşrebine göre hareket etsin.

Aslında, askeriyede, ordudaki “maksatta ittifak, meslek ve meşrepte ihtilâf” misali meseleyi daha da açardı. Ordu, güvenlik ve vatan korumasında maksadında ittifak eder. Ama, havacı, karacı ve denizci mesallik/meslekler ve meşreplerde ittifak etmeleri doğru değil. Havacı da, denizci de, karacı da aynı metot, aynı üslubu takip etsin, aynı metotta ittifak etsin, ittihad etsin, denemez. 

Diğer taraftan, “İttifak hüdâdadır, hevâ ve heveste değil.“2

Cemaatlerin, grupların ittifakı, ittihadı, “Hüdadadır, heva ve heveste değil” demek, onun bunun arzusu ve hevesi, isteği, meyillerinde değil, Allah rızası dairesinde olacaktır.

Önce ittihad-ı iman, sonra ittihad-ı ibadet, ittihad-ı ilim, ittihad-ı kulüb (kalb birliği) şeklinde olmalıdır. Heva ve heveste, yani, siyasette veya dünyevî çıkarlarda, beklentilerde değil. Zira, “siyaset, heva ve heves”, birleştirici, ittihad ettirici değil, ayrıştırıcı, kavga ettirici, gerginleştirici, menfaat üzerinde boğuşturucudur.

Hasta olduğumuzda doktora, evin planını çizdireceğimizde mühendise gideriz. Ve doktor hazık, uzman ise, kayıtsız-şartsız teslim oluruz.

Amma, dinin, imanın, Kur’ân’ın, Sünnet-i Seniyyenin meseleleri, ölçüleri, prensipleri, içtimaî (sosyal, cemaatî), siyasî stratejileri sözkonusu olunca, ya kendimiz ahkâm keseriz veya Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye’de uzman olmayan, menfaatperestlere ve siyasetçilere müracaat ederiz.

Dipnotlar: 1- Hutbe-i Şâmiye, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 105. 2- Hutbe-i Şâmiye, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 65.

Okunma Sayısı: 4420
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı