İktisada gelince, ifrat ve tefrite kaçmadan, herşeyi vasat ve ölçüde tutmaktır.
Yâni, günde 1000 kalorilik gıda almak gerekiyorsa, bunu 1100’e çıkarmamak, 5 saat uyku kâfi geliyorsa sekiz yapmamak, maksadımızı on cümle ile anlatmak mümkünse, 20 cümleye çıkarmamak demektir.
Bir hastanın, bir tablet hap alması gerekiyor. İki, üç veya beşe çıkarmak israftır; kanaatsizliktir. Sonuç da iyi değildir.
İktisadı cimrilikle karıştırmamak gerekir. İktisat başka şey, cimrilik başka şeydir. İktisat, bir mânâda izzet, kemal ve cömertliktir, nimetlere karşı hürmettir. İsraf ve saçıp savurmak ise, nimetin kıymetini bilmemektir.
İktisad ve kanaatin sayısız faydaları vardır. Bunu herkes, bizzat kendi hayatında müşahede edebilir. İktisat ve kanaat eden, zillete düşmez, alnı açık, başı dik olarak gezer.
Bugünkü medeniyet, tüketim çılgınlığını kamçılayarak, iktisat ve kanaati kökünden bozmakta, insanları hırs, israf ve tamaya sevk etmektedir.
Ev, büro ve işyerlerimize baktığımızda, haftalar, aylarca kullanılmayan birçok eşyaya rastlarız. Oysa onları kazanmak için, karşılığında ne emekler, ne değerler, ne vakitler, ne nakitler ödemişizdir. Belki, onların yerine, insanın ulvî duygularını inkişâf ettiren ve kemâlâta hizmet eden nice eserler koyabilirdik.
İktisat ve kanaate bir başka açıdan bakmaya çalışırsak, şöyle bir hakikatle karşılaşırız:
Kâinatta herbir varlık, herbir hareket, iktisat ve kanaate riâyette hassasiyet gösterir. Topraktan ağaca, ağaçtan meyvelere, meyvelerden çekirdeklere, çekirdeklerden havaya, yıldızlara kadar herşey bu kanun dâiresinde hayatını sürdürüp gider. Ekolojik denge, bir mânâda iktisat ve kanaatin bir başka adıdır.
Kâinattaki bu kanunlara riâyet, dengeyi muhafaza etmek insaniyetinin ve şuurlu varlık olmanın gereği olabilir ancak. Aksi halde, beraber yaşadığı “varlık kardeşlerine” muhalefet etmiş olacaktır. Ve bu muhalefetinin cezâsını da, fıtrî kanunların reddiyle peşin olarak alacaktır. Ya hastalanarak, ya taşkınlığa girerek, ya da hasta ederek!..