"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kerametler amaç olabilir mi?

Ali FERŞADOĞLU
11 Ocak 2017, Çarşamba
Keramet, yani olağanüstü davranış ve hareketlerimiz hayatın asıl unsur ve gayesi değil, teferruatın teferruatıdır.

Dolayısıyla harikulâde işlerin peşinde koşuşturarak ömür tüketemeyiz! 

Zira dünyaya gönderilişimizin asıl gayesi: 

• Yaratıcı’ya iman etmek, O’nu bütün isim ve sıfatları ile tanımak, verdiği sayısız nimetlere teşekkür etmek, O’nu sevmek; 

• İlim ve duâ vasıtasıyla tekâmül edip gerçek insanî vasıfları kazanmak;

• Sonsuz potansiyelde olan yeteneklerimizi, kabiliyetlerimizi geliştirmektir. 

Olgunlaşma, gelişme “keramet”le değil, “iman dairesindeki istikamet”le mümkün. En büyük keramet de, “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” gereği üzere hayatı yapılandırmak, tahkikî imanı kalbe nakşetmektir. Yaratıcı’nın rızasını kazanmanın yolu, meşrû çerçevede bir hayat sürüp ruhumuzu tekâmül, nefsimizi terbiye ve ulvî duygularımızı geliştirmekten geçer. Elbette bunun tabiî sonucu harika haller, olağanüstü işlerdir.  Ancak olağanüstü hal, keramet peşinde değil, gerçeğin peşinde koşmalıyız. Buna “sahabe mesleği/metodu” denir. Ki, peygamberî mirastan gelen ve ara yollara, perdelere uğramadan, doğrudan doğruya zahirden hakikate geçip İlâhî yakınlaşmayı sağlamaktır.  Yoksa, kuşlar gibi uçmak, yengeç gibi su altında kalmak, çekirgeler gibi boyunun birkaç misli sıçramak, övgüye değer bir maharet olmasa gerek. Dolayısıyla keşif ve kerametleri öne çıkarılması tasvip edilmez.1 Zaten evliyalıkta keramet göstermenin şart olmadığı, gerçeği arayanların kerametlere ehemmiyet vermediği,2 nefsini aşanların keramet peşinde koşmadığı,3 istemeden verilenlere meftun olunmayacağı, açıklanmasının da makbul sayılmadığı,4 velilerin kerametlerini örtmeye çalıştığı, hatta evliyalığı zevk ve keramet için istemenin tehlikeli olduğu,5 iman şartlarına dair bir meselenin gelişmesi, binler kerametten daha iyi olduğu ısrarla vurgulanır.6

Keramete yoğunlaşmanın ve ısrarla peşinde koşmanın bir büyük mahzuru da şudur:

Kimi sahtekârlar, şarlatanlar, şeyhlik taslayarak muhakeme-i aklîyede nakıs olan, saf insanları aldatabilir ve sömürebilirler. 

Hiç şüphesiz, tefekkür, zikir ve ibadetlerin olağanüstü kazanımları vardır. Ama bunlar dünyevî, nefsî, zevkî, hissî bir karşılık, bir ücret almak için ifa edilemezler. O takdirde de sonuçsuz kalırlar. Ancak keramet, nefsini tam ıslâh etmeyenler için bir maksat, bir amaçtır.7

Dipnotlar:  

1- Bediüzzaman, Mektubat, s. 54.  2- Bediüzzaman, Kastamonu Lâhikası, s. 200.  3- Bediüzzaman, Latif Nükteler, s. 33. 4- Bediüzzaman, Emirdağ Lâhikası, s. 85.  5- Bediüzzaman, Mektubat, s. 339.  6- Bediüzzaman, age. s. 435.  7- Bediüzzaman, Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 175.

Okunma Sayısı: 1889
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı