"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kimden korkuyorsunuz?

Ali FERŞADOĞLU
26 Mayıs 2018, Cumartesi
Korku, hayatı muhafaza için verilmiş önemli bir duygudur.

Çoğumuz muhtelif şeylerden korkarız: Ölümden, ayrılıktan, iflâs etmekten, başaramamaktan, iş bulamamak veya işimizi kaybetmekten, idârecilerden, hastalıklardan, karanlıktan, canavar hayvanlardan, mikroplardan vs. Aslında korku, bir dereceye kadar normaldir ve bu sayede sağlığımızı, hayatımızı koruruz.

Ancak, öyle dönemler olmuşki, korku, dağa-taşa sindirilmiş; dindarlar, İlahiyatçılar, hukukçular, ilim ve fikir adamlarının ağzına “korku gemi veya plasteri” vurulmuş. Yüksek sesle düşünmek yasak, konuşmak yasak, yazmak yasak, çizmek yasak! Evet, “İnsanda en mühim ve esaslı bir his, hiss-i havftır. Dessas zalimler, bu korku damarından çok istifade etmektedirler; onunla korkakları gemlendiriyorlar. Ehl-i dünyanın hafiyeleri ve ehl-i dalâletin propagandacıları, avâmın ve bilhassa ulemanın bu damarından çok istifade ediyorlar, korkutuyorlar, evhamlarını tahrik ediyorlar.”1 

Şükür ki, korkular dağılmaya başladı. Zira, anlaşıldı ki, korku insanı şerefinden, izzetinden, haysiyetinden, namusundan, hatta dininden, imanından eder!

Evet, “Kuvve-i gadabiye, hadd-i istikamet olan şecaati takip etmezse, ifratla çok zararlı ve zulümlü tehevvüre ve tecebbüre ve tefritle çok zilletli ve elemli cebanet ve korkaklığa düşer, istikameti kaybetmesinin, hatasının cezası olarak daimî, vicdanî bir azabı çeker.”2 

Ve yine anlaşıldı ki, “Kuvve-i gadabiyenin tefrit mertebesi, cebanettir ki korkulmayan şeylerden bile korkar. İfrat mertebesi tehevvürdür ki, ne maddî ve ne manevî hiçbir şeyden korkmaz. Bütün istibdadlar, tahakkümler, zulümler bu mertebenin mahsulüdür. Vasat mertebesi ise şecaattir ki, hukuk-u diniye ve dünyeviyesi için canını feda eder, meşrû olmayan şeylere karışmaz.“3 

Ne var ki, korku damarı, “ehl-i dünyanın hafiye/ajan ve propagandacıları” korku damarı fena halde işletilmeye çalışılıyor. Bilhassa “siyasal dindarlar veya dindar siyasalcılar”, kendilerini yegâne hami, koruyucu olarak gösterip, “Biz olmazsak mazallah din, iman, ahlâk elden gider!” diye düşünüyorlar.

“Biz olmazsak, siz olmazsınız… Ekmeğiniz elden gider, işiniz elden gider, ekonomi istikrarsızlığa uğrar, memleket uçuruma gider!” Sanki, ekonomi uçuruma gitmemiş, faiz, enflasyon döviz fırlamamış, ekonomik istikrar kalmış gibi!

Aslında, iktidardan, şahıslardan korkmak, korktuğunla başbaşa kalmak demektir. Zira, mealen şöyle buyurulmuş:

“…Benden, yalnız Benden korkun.” 4

Allah’tan korkan, başkaların kasâvetli, belâlı korkusundan kurtulur. Çünkü onda, ne aşırı gerginlik vardır, ne adrenalin salgılanması, ne yersiz enerji birikimi ve ne de boşa harcanması! Zîrâ, Allah, Rahîm’dir, Hafiz’dir, Mü’mindir, Müheymin’dir, Halîm’dir, Hafîz’dir. Böylece duâlarımızla korku damarını meşrû çizgiye çekeriz.

Dipnotlar:

1- Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 404. 2- Bediüzzaman Said Nursî, Şuâlar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 532. 3- Bediüzzaman Said Nursî, İşaratü’l-İ’caz, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 29. 4- Nahl Sûresi, 51.

Okunma Sayısı: 4837
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı