Korktuğumuz, endişe ettiğimiz şeylerin; hakiki mahiyetlerini anlayamazsak; onları bastırır, unutur, nisyana mahkûm ederiz.
Hayatın ağır yükleri, geçmişten gelen üzüntüler, istikbal endişeleri, kaygıları, hazır zamanın problemleri insanı perişan eder.
Korku ve endişeleri yok etmek için iki yol var: Ya bastırıp, unutacağız veya meselelerin mahiyetlerini anlayıp rahatlayacağız.
En emin ikinci yoldur. Bu da ancak, ibadet, zikir ve dua ile mümkün.
Dua, aynı zamanda O’na (cc) tevekkül etmek, yani O’na (cc) güvenip sığınmaktır.
Tevekkül, güven; bir iş için lüzumlu şartları hazırladıktan, gerekli çalışmayı yaptıktan sonra, sonucu Allah’tan beklemektir. Yâni insanın gücünü aşan meselelerde, Allah’a güvenmesidir. Bütün vehimleri, şüpheleri, vesveseleri yok eden, iksirli bir ilâçtır tevekkül.
Eğer insan Allah’a tevekkül etmezse, vicdânı devamlı sıkıntılar içinde kalır. Çünkü, o zaman tesadüflerin, tabiat hâdiselerinin oyuncağı olmaktan kurtulamaz. Gerçek huzur ancak tevekkülle mümkündür. Çünkü, Tevhîd teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül ise iki cihan saadetini gerektirir.
Allah’a tevekkül etmeyen, insanlara güvenecek veya onlardan yardım bekleyecektir. İnsanlar âciz, zayıf oldukları gibi sözlerinde durmayabilirler veya imkân bulamayabilirler.
O halde tevekkülsüzün ümidi kırılır, hayalleri söner, endişe ve vesveselere kapılır; ömrü azap ve sıkıntıyla geçer.
Vaktiyle iki adam, hem bellerine, hem başlarına ağır yükler yüklenip, büyük bir sefineye bir bilet alıp girdiler. Birisi, girer girmez yükünü gemiye bırakıp, üstünde oturup, nezâret eder; diğeri hem ahmak, hem mağrur olduğundan, yükünü yere bırakmıyor. Ona denildi:
“Ağır yükünü gemiye bırakıp, rahat et!”
“Yok, ben bırakmayacağım. Belki zâyi olur. Ben kuvvetliyim. Malımı, belimde ve başımda muhâfaza edeceğim.”
“Bizi ve sizi kaldıran şu emniyetli sefine-i sultaniye daha kuvvetlidir, daha ziyâde iyi muhâfaza eder. Belki başın döner, yükün ile beraber denize düşersin. Hem, gittikçe kuvvetten düşersin. Şu bükülmüş belin, şu akılsız başın, gittikçe ağırlaşan şu yüklere tâkat getiremeyecek... Hem, herkese maskara olursun. Çünkü, ehl-i dikkat nazarında, zaafı gösteren kibrinle, aczi gösteren gururunla, riyâyı ve zilleti gösteren tasannuunla (yapmacık hareketlerinle), kendini halka mudhike yaptın; herkes sana gülüyor, denildikten sonra, o bîçarenin aklı başına geldi; yükünü yere koydu; üstünde oturdu:
“Oh! Allah senden râzı olsun. Zahmetten, hapisten, maskaralıktan kurtuldum” dedi. (Sözler, ) Şu halde dünya yüklerinden, olumsuz hâdiselerin baskısından ancak tevekkül ve dua kurtulabiliriz. Bu hakikatlere de binâen Kur’ân’da birçok yerde ısrarla tevekkül etmemiz istenir.