"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kur’ân’ın belâgatı, meânisi ve üslûbu -2

Ali FERŞADOĞLU
27 Temmuz 2016, Çarşamba
Daha yüksek bir tabakanın anlayış hissesi ise: Cenâb-ı Hak ezelîdir/başlangıcı olmayan, ebedîdir/sonsuzdur, evvel ve âhir’dir.

Hiçbir cihette ne Zâtında, ne sıfâtında, ne fiillerinde, benzeri, dengi, şebîhi, misli, misâli, mesîli yoktur. Yalnız, ef’âlinde, şuûnunda teşbihi ifade eden mesel var: En yüce sıfatlar O’nundur.5 Bu tabakàlara, ârifîn/bilgelerin tabakası, aşk/mutasavvıf tabakası, sıddîkîn/sadıklar/dosdoğru hakkı yaşayanlar tabakası gibi ayrı ayrı hisse sahiplerini kıyas edebilirsin. 6

Kur’ân-ı Kerîm öyle bir semâvi sofradır ki, binler muhtelif tabakada olan fikir, akıl, kalb ve ruhlar, o sofradan gıdâlarını buluyorlar, iştahlarının çektiklerini alıyorlar, arzuları yerine gelir. Hattâ pekçok kapıları kapalı kalıp, istikbâlde geleceklere bırakılmıştır. Evet, bütün müçtehidler (Kur’ân’dan hüküm çıkaranlar), sıddîkîn, İslâm felsefecileri, araştırmacılar, ulemâ-i usûlü’l-fıkıh/fıkıh metodolojisi bilginleri, kelâmcılar, bilgin evliyalar, âşıkların kutupları, dikkatli/inceleyici âlimler ve Müslümanların halk tabakası gibi Kur’ân’ın talebeleri ve dersini dinleyenleri ittifakla diyorlar ki, “Dersimizi güzelce anlıyoruz.” 7

Bediüzzaman’a göre Kur’ân’ın üslûbu, Arapların üslûplarına en uygun; ama o güne kadar hiç görülmemiş ve kullanılmamış yüksek, güzel, harika, şaheser ve iknâ edicidir. İndiği zamandan günümüze kadar tâzeliğini, canlılığını, yeniliğini, kendine has özelliklerine ve orijinalliğini korumaktadır. 8

Huruf-u mukattaa (kesik harfler, şifreler), sûre, maksad, âyet, cümle ve kelime açılarından üslûnu inceleyen Bediüzzaman; onun mevcud edebî türlerden farklı olduğunu; Age aynı anda farklı seviyelere hitap etteğini; 9 fıtrî olup sun’îlikten (yapaylıktan) uzak olduğunu; 10 beşerin üslûp ve diyaloğuna benzediğini;  akla ve duygulara dengeli hitap ettiğini;  edebî türleri iç içe taşıdığını; insicamın zirvesinde olduğunu tekrarının usandırmadığını; bilâkis te’kid ettiğini; akıcılık verdiğini; hava, suyun tekrar tekrar alınması gibi faydalar verdiğini  ispat ve izâh eder.

Dipnotlar: 5- Nahl, 60. 6- Sözler, s. 376. 7- Age, s., 354-355. 8- Sözler, s. 346; Mektûbât, s. 165-166. 9- Age, s. 363-364, 383-384. 10- Şuâlar, s. 245; Mesnevî-i Nûriye, s. 163. 

Okunma Sayısı: 1184
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı