Daha yüksek bir tabakanın anlayış hissesi ise: Cenâb-ı Hak ezelîdir/başlangıcı olmayan, ebedîdir/sonsuzdur, evvel ve âhir’dir.
Hiçbir cihette ne Zâtında, ne sıfâtında, ne fiillerinde, benzeri, dengi, şebîhi, misli, misâli, mesîli yoktur. Yalnız, ef’âlinde, şuûnunda teşbihi ifade eden mesel var: En yüce sıfatlar O’nundur.5 Bu tabakàlara, ârifîn/bilgelerin tabakası, aşk/mutasavvıf tabakası, sıddîkîn/sadıklar/dosdoğru hakkı yaşayanlar tabakası gibi ayrı ayrı hisse sahiplerini kıyas edebilirsin. 6
Kur’ân-ı Kerîm öyle bir semâvi sofradır ki, binler muhtelif tabakada olan fikir, akıl, kalb ve ruhlar, o sofradan gıdâlarını buluyorlar, iştahlarının çektiklerini alıyorlar, arzuları yerine gelir. Hattâ pekçok kapıları kapalı kalıp, istikbâlde geleceklere bırakılmıştır. Evet, bütün müçtehidler (Kur’ân’dan hüküm çıkaranlar), sıddîkîn, İslâm felsefecileri, araştırmacılar, ulemâ-i usûlü’l-fıkıh/fıkıh metodolojisi bilginleri, kelâmcılar, bilgin evliyalar, âşıkların kutupları, dikkatli/inceleyici âlimler ve Müslümanların halk tabakası gibi Kur’ân’ın talebeleri ve dersini dinleyenleri ittifakla diyorlar ki, “Dersimizi güzelce anlıyoruz.” 7
Bediüzzaman’a göre Kur’ân’ın üslûbu, Arapların üslûplarına en uygun; ama o güne kadar hiç görülmemiş ve kullanılmamış yüksek, güzel, harika, şaheser ve iknâ edicidir. İndiği zamandan günümüze kadar tâzeliğini, canlılığını, yeniliğini, kendine has özelliklerine ve orijinalliğini korumaktadır. 8
Huruf-u mukattaa (kesik harfler, şifreler), sûre, maksad, âyet, cümle ve kelime açılarından üslûnu inceleyen Bediüzzaman; onun mevcud edebî türlerden farklı olduğunu; Age aynı anda farklı seviyelere hitap etteğini; 9 fıtrî olup sun’îlikten (yapaylıktan) uzak olduğunu; 10 beşerin üslûp ve diyaloğuna benzediğini; akla ve duygulara dengeli hitap ettiğini; edebî türleri iç içe taşıdığını; insicamın zirvesinde olduğunu tekrarının usandırmadığını; bilâkis te’kid ettiğini; akıcılık verdiğini; hava, suyun tekrar tekrar alınması gibi faydalar verdiğini ispat ve izâh eder.
Dipnotlar: 5- Nahl, 60. 6- Sözler, s. 376. 7- Age, s., 354-355. 8- Sözler, s. 346; Mektûbât, s. 165-166. 9- Age, s. 363-364, 383-384. 10- Şuâlar, s. 245; Mesnevî-i Nûriye, s. 163.