"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kur’ân’ın mânâları sınırsızdır

Ali FERŞADOĞLU
27 Mayıs 2017, Cumartesi
Şanı yüce Kur’ân, bütün zamanlarda gelip geçen insan tabakalarına, milletlerine ve fertlerine hitaben Arş-ı alâdan (Allah’ın yüce katından) irad edilen İlâhî ve şümullü bir nutuk; umûmî, Rabbânî bir hitabe;1 bitmez tükenmez bir hazinedir.

Beşer kelâmı gibi, has bir fıtrata, özel bir zamânâ, husûsî bir mesleğe veya meşrebe hitap etmiyor. Zaman şeridine takılan asırların arkasında bulunan bütün beşerî tabakalara (toplumlara), mesleklere, meşreplere, bölgelere, coğrafyalara hitap ediyor. Herkese cevap veriyor; her türlü ihtiyaçlarını karşılıyor. Bundan dolayıdır ki, mânâsı umûmî/genel, küllîdir. Bütün devirleri tarar. Bütün ilimlere ihtivâ eder ve onlara menfez açar. Bütün cin ve insin binler muhtelif tabakada olan efkâr/düşünce ve akıllar, kalbler ve ruhlarının herbirisine lâyık gıdaları veriyor, dağıtıyor.2

Kur’ân, yaratılan her varlığı; bir mânâ bütünlüğü içerisinde ele alır; yorumlar ve yerli yerine oturtur. Onun mânasının dışında kalan hiçbir şey yoktur. Bunu, kimi yerde lâfzen, kimi yerde işâreten, kimi yerde imâen, kimi yerde remzen, kimi yerde zımnen yapar.

Kevnî/tabiatta oluşan, tabiî, cisimleşmiş, kudret mu’cizesi bir kelime olan “incir çekirdeği ve tohumu”; binlerce çekirdek, tohum, çiçek, yaprak, dal-budak, gövde ve meyveyi taşıyor. Gözle görülemeyen atoma yüzlerce esrarlı/gizemli hakikat yerleştirilmiş. Bunlar kudret mu’cizeleridir. İşte sonsuz kudret Sahibi; kelâmı Kur’ân âyet ve kelimelerine de sayısız incelikler, anlamlar konmuştur. Bunlar da “sözlü” mu’cizeleridir. Dolayısıyla onda her şey ya çiçek, ya gonca halinde3  istif edilmiştir. Beyânı mu’cize olan Kur’ân anlaşılan mânâ ve mefhûmları/kavramlarıyla, açık mânâsıyla gerçekleri ifâde ettiği gibi; üslûplarıyla, bütünüyle çok sembolik mânâları, işâretleri dahi ifâde ediyor. Herbir âyetin çok mânâ tabakaları var. Kur’ân, her şeyi kuşatan ilmi muhitten geldiği için, bütün mânâları murad olabilir. İnsan cüz’î fikri ve şahsî iradesiyle olan kelâmlar gibi bir iki mânâyla sınırlı kalmaz.

Dipnotlar:

1- Bediüzzaman Said Nursî, İşaratü’l-İ’caz,  s. 13.

2- Bediüzzaman, Age, s. 11

3- Bediüzzaman, Muhakemât, s. 112. 

Okunma Sayısı: 1564
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı