İnsan, kâinat ve Kur’ân, Allah’ın sonsuz isim ve sıfatlarının tecelligâhlarıdır.
- Kâinat büyük bir insandır.
- İnsan kâinatın minyatürü. (Maddî-manevî, melekî, ruhanî, hayvanî, nebatî, madenî, enerji boyutları, çekim (cazibe), itme (nefret) herşey insanda özetlenmiş.)
- Kur’ân, kâinatın yazılımıdır.
Yüce Yaratıcı’nın isim ve sıfatları kâinata tecelli ettiği gibi, insanda da toplu olarak tecelli etmiş, yazılı olarak da Kur’ân’da yer almıştır. Kâinatın küçük bir modeli olan insanın da yazılı şeklidir.
Esma-i Hüsna (Allah’ın isim ve sıfatları) ise, hem kâinata hem de insana tecelli etmiştir. (Esmanın tecellisi tam yansıma değil; binler perdelerden geçtikten sonra gölgelerinin yansımaları diye düşünebiliriz. Güneşin cam parçalarına, deniz yüzüne, çiçeklere, bitkilere ve sair varlıklara yansıması gibi.)
“Eğer insan maddî ve manevî herbir uzvunu Allah’ın emrettiği yere sarfetmekle hamdin şubelerinden olan şükr-ü örfîyi îfa ve şeriata imtisal ederse, insanın cevherinde vedîa bırakılan o örneklerin herbirisi, kendi âlemine bir pencere olur. İnsan o pencereden, o âleme bakar.” 1
Bismillahirrahmanirrahim, yukarıdan nüzûl ile, semere-i kâinat ve âlemin nüsha-i musağğarası olan insana ucu dayanıyor. Ferşi Arşa bağlar; insanî arşa çıkmaya bir yol olur.” 2
Böylece lâtifeleriyle, yan, his ve duygularıyla gayb/mana/melekût/metafizik âlemlere seyahat eder, onlarla irtibat kurar.
İnsan, “Ahsen-i Takvîm”de, yani, en güzel kıvamda, en mükemmel olarak kâinatın bir “misal-i musağğarı”, özeti, minyatürü, canlı maketi gibi yaratılmıştır...
Ahsen-i Takvîm sırrı, bu lâtîfelerin veriliş gayesine, aşırılıklardan uzak, meşrû çerçevede, vasatta, yani, dengede işletilmesiyle ortaya çıkar. Ruh ve nefsini terbiye ettiği nisbette gelişir, olgunlaşır, bazı manevî mertebelere ulaşır. Böylece hakikatler ona açılır veya ilham edilir. Yani, okuması, tefekkürü, mütalâası, zikri, ihlâsı, şükür, ibadetiyle temel duygu ile yeteneklerin inkişafı oranında farklı haller, mertebeler kat’eder.
Tıpkı, tıp ilminde inkişaf edenin, diğer insanların fark edip düşünemeyeceği Şafi’ isminde bazı inceliklere, sırlara ulaşması gibi…
Dipnotlar:
1- Bediüzzaman Said Nursî, İşaratü’l-İ’caz, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, Risale-i Nur Enstitüsü/internet, s. 23.
2- Bediüzzaman, Lem’alar, s. 99.