“Üstad Ahrarları, hürriyetçileri, demokratları, destekledi. Bugün, AKP, onların yerini aldı!” diyorsunuz…
Peki, Üstad’ın hürriyet, meşveret (fikirlere saygıyı, demokratlık), istibdat dahil, Müslümanların bütün içtimaî, siyasî problemlerini çözdüğü Münâzarât’taki şu bölümü hiç okudunuz mu?
Sual: İstibdat nedir? Zorlama, Tahakküm, Keyfi muamele, Kuvvete dayanarak cebir kullanma, Zorbalık, Tek görüş, Suistimâle gayet müsait bir zemin, Zulmün temeli, İnsanlığı mahveden, Sefalet derelerine yuvarlayan, İslâm âlemini zillet ve sefalete atan, Garaz ve düşmanlığı uyandıran, İslâmiyeti zehirlendiren, Herşeye bulaşarak zehrini atan muzır ve olumsuz bir haslettir.1
Şimdi bunu ilk iki sene hariç, son 11 senesine uyarlarsanız nerede ise tamamını taşımıyor mu?
Milletvekilleri listesini kim hazırlıyor?
Kararları kim veriyor?
Parti içinde kim rahatlıkla konuşabiliyor? (Risale-i Nur yasaklanmadan, devletleştirilmeden önce AKP’li milletvekillerine “Milletin değerlerine sahip çıkın bu büyük bir hata olur! Lütfen meseleye milletvekilleri olarak sahip çıkın!’ dediğimizde, ‘Patron (sayın R. T. Erdoğan) karar verdiyse biz hiçbir şey yapamayız!” demişlerdi.)
Basına, adalet mekanizmasına,
İş adamlarına,
Öğrencilere (okullarda) yapılan baskılar neyin nesidir?
Madem hürriyetçi, demokrat idi, Anayasayı niye değiştiremedi veya değiştirmedi? Neden bedel ödemedi?
Bediüzzaman, meşrûtiyeti/demokrasiyi boş bir mefhum ve lâfızdan ibaret saymaz; içini doldurarak özelliklerini şöyle sıralar:
-Kuvvete bedel, hayatı haktır,
-Kalbi mârifettir (ilim, bilgidir),
-Lisânı muhabbettir,
-Aklı kânundur,
-Dayanağı şahıs değil, efkâr-ı amme, (kamuoyudur).2
AKP’yi bu hürriyet, meşrûtiyet, demokrasi mihengine vurursanız; ne görünüyor?
Yarın ikinci sual…
Dipnotlar:
1- Bediüzzaman Said Nursî, Münâzarât, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 22.
2- Bediüzzaman, Münâzarât, s. 23.