Dikkatli bir ön hazırlık yapmalı, mevzuu birkaç kere okumalı.
Müzakerede hakkı, gerçeği arama aşkı olmalı.
Müzakere, mütalâa edenin sözünü keserek araya girmemeli, eğer eksik ise tamamlamalı, yanlış ise düzeltmeli.
İlla haklı çıkmaya çalışmamalı. “Yanlış düşündüğü izzetini” dengelemeli.
Müzakere, mütalâa anında rahatsız edici ifadelerden kaçınmalı. Müsbet, pozitif kelimeler kullanmalı.
“Ben bilirim” havasına girmemeli. Adı üstünde zaten, müzakere, mütalâa, öğrenme, derinlemesine düşünme merhalesidir.
Yanlışı ısrarla müdafaa pozisyonuna girmemeli.
Müzakere, mütalâa, münazara da esas olan anlamadır. Yoksa sıradan, düz okuyup gitmek değildir. Dolayısıyla, anlaşılmaya ve özetlemeye itina etmeli.
Mevzuu anlamak için soru sormalı ve eğer bilinmiyorsa peşinden cevabını vermeli.
Olumsuz duyguları dışa vurmamaya çalışmalı.
Konuşma süresini iktisatlı kullanmalı. Başkasının zamanını almamalı.
Bilinen şeyleri tekrarlamamalı.
Müzakereden ders çıkarmalı.
“Şu Risale bir meclis-i nuranîdir ki, Kur’ân’ın şu münevver, mübarek şakirtleri, içinde birbiriyle mânen müzakere ve müdavele-i efkâr ediyorlar. Ve yüksek bir medrese salonudur ki, Kur’ân’ın şakirtleri onda herbiri aldığı dersi arkadaşlarına söylüyor. Ve Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın hazine-i kudsiyesinin sandukçaları olan Risalelerin satıcı ve dellâllarına muhteşem ve müzeyyen bir dükkân ve bir menzildir. Herbiri aldığı kıymettar mücevheratı birbirine ve müşterilerine orada gösteriyor.1
Dipnot:
1- Bediüzzaman Said Nursî, Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 54.